- Normalleşme hamlesiyle Türkiyenin iki hedefi olacak. Birincisi, Irak sınırında olduğu gibi Suriye sınırında da tam kontrol sağlamak ve Suriye Demokratik Güçlerini ortadan kaldırmak. İkincisi ise, hem güvenlik hem de insani boyutları ile karmaşık bir konu olan Suriyeli mültecilerin geri dönüşü. -
PeyamaKurd - Türkiye ve Suriye arasında buzların erimesi için süreç nasıl işleyecek? İki ülkenin olası normalleşmesi, PYD-SDG ve ABD için neden endişe kaynağı oldu?
Suudi Arabistan merkezli Arab Newsde, son dönemde hem Suriye hem de Türkiyede artık daha yüksek sesle dillendirilen olası Türkiye-Suriye normalleşme sürecinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye rejim lideri Esad tarafından son dönemde gelen normalleşme çağrılarının çığır açıcı bir süreci başlatabileceği belirtilen analizde, bu normalleşme hamlesinin ise özellikle Türkiyenin açısından iki büyük hedefi hayata geçirmek adına önemli olacağı belirtildi.
**
Arab Newsde yayınlanan analizde şunlara yer verildi:
Türkiye lideri Erdoğan geçtiğimiz temmuz ayında Suriye lideri Beşar Esad ile görüşmeye açık olduğunu belirtmişti. Ancak bu açıklama, Türk askerlerinin Suriye topraklarından çekilmesi şartına bağlı olmadığını da dile getirmişti.
Bir yıl sonra Erdoğanın Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişteki seviyesine getirmek için Esadı her zaman görüşmelere davet edebileceğini belirtmesi çığır açıcı bir açıklama oldu.
Bu defa ilginç bir şekilde, Türk askerlerinin Suriyenin kuzeyinden (Rojava) çekilmesini içeren bir koşuldan bahsedilmedi. Irak ve Rusya da bir süredir bu normalleşmenin gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor ve Suriyedeki son gelişmeler de bu ihtimali güçlendiriyor.
**
Normalleşme hamlesiyle Türkiyenin iki hedefi olacak
Birincisi, Irak sınırında olduğu gibi Suriye sınırında da tam kontrol sağlamak ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile PYD unsurlarını ortadan kaldırmak.
Bu arada; daha önce Türkiyenin operasyonlarını eleştiren Irak hükümeti, Türkiyenin Iraktaki yeni güvenlik politikasına yeşil ışık yakıyor. Türkiye ise, Rojavanın ulusal güvenliğine tehdit oluşturmaması için Şamdan da benzer bir anlayış bekliyor.
İkincisi; hem güvenlik hem de insani boyutları olan karmaşık bir konu olarak Suriyeli mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşü.
Zira; Türkiye on yılı aşkın bir süredir üç milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor ve bunu her zaman geçici bir tedbir olarak siyasi bir çözüm için çaba gösteriyor.
Türkiyenin Irak ve Suriyeye yönelik politikaları arasında önemli farklılıklar olmakla birlikte, her ikisi de diğer iki hükümetin onayıyla sınırlarını güvence altına almayı amaçlayan paralellikler de gerçekleşiyor.
**
Şam ne yapacak?
Şimdi Suriyenin önünde bir seçenek var.
Türkiye ile ilişkileri normalleştirip topraklarındaki oluşumlara karşı güçlerini birleştirmek ya da son on yıldaki politikasını sürdürmek.
Ancak önemli işaretler, Suriyenin normalleşmeyi tercih edebileceğini gösteriyor.
Rojavadaki Kürt kuvvetlerinin güçlenmesi endişesi, Ankara-Şam görüşmelerini başlatabilir ve Türkiyenin terörist olarak gördüğü gruplara karşı ortak bir askeri operasyon başlatılması tartışılabilir.
Bu süreç 2020de istihbarat yetkililerinin toplantılarıyla başladı ve ülkelerin savunma ve dışişleri bakanları arasındaki toplantılar uzun bir süre olumlu ilerledi. Ancak sonra bir noktada tıkandığı görüldü.
Gelinen noktada bir Erdoğan-Esad görüşmesi, ortak meseleleri ele alma ve Suriyedeki sorunları işbirliği içinde çözme ihtiyacından kaynaklanacaktır.
Birincisi; öncelikle bu bölgede varlık göstermeye çalışan PYD ve SDGdir.
Nitekim böyle bir anlaşma ile, bölgedeki kazanımlarını olarak en çok onlar kaybedecek.
İkincisi olarak ise ABD olacaktır.
Zira böyle bir durumda, bölgedeki PYD ve SDGnin müttefiki olarak ABDnin Suriyedeki etkisi azalabilir.
Üçüncüsü, Suriyeli silahlı muhalifler.
Türkiyenin desteğine bağımlı olan bu muhalifler, Türkiyenin Esadla normalleşmesi sonrasında ihanete uğradıklarını hissedebilirler.
Son ve dördüncü olarak ise, Suriyeli mülteciler belirtilebilir.
Zira böyle bir uzlaşma sonrasında, Türkiyede ve Suriyenin kuzeyindeki Türk hakimiyetindeki bölgelerde yaşayanlar belirsizlik ve kargaşa ile karşı karşıya kalabilir.
**
Diğer yandan; Türkiye ve Suriyenin tehdit olarak algıladıkları gruplar konusunda nasıl anlaşabilecekleri henüz belli değil.
Örneğin, Türkiye bölgedeki bazı grupları terörist olarak görürken, Şam ise Esad rejimine karşı savaşan silahlı grupları terörist olarak görüyor.
Bu farklı bakış açıları, karmaşık insani durum ve bölgedeki güçlerin politikaları bu sürecin önünde zorluklar teşkil etmektedir.
Bu temel farklılıkların, olası bir yakınlaşmanın önünde nasıl bir engel teşkil edeceğini ise zaman gösterecek.