PeyamaKurd - Şamda Esad rejiminin çöküşü ve HTŞnin iktidarı ele geçirmesi Nasıl bir Suriye? sorusuyla birlikte Kürtlerin geleceğinin ötesinde Türkiyenin Suriyede Kürtlere yönelik politikası akıllarda soru işareti.
The Jerusalem Posttan Neville Teller analizinde bu soruya yanıt arıyor.
Teller yazısına şu sözlerle başlıyor:
Peki, Suriyede en büyük çoğunluğu oluşturan ve yaklaşık iki milyon nüfusa sahip Kürtlerin durumu ne olacak?
2011de başlayan Suriye iç savaşı, Kürtleri bölge siyasetinin ön saflarına taşıdı. IŞİDin her şeyi yok eden askeri ilerlemesi karşısında, Suriye hükümet güçleri ülkenin kuzeydoğusundaki (Rojava) Kürtlerin çoğunluk olduğu birçok bölgeyi terk etti ve Kürtlerin buraları yönetmesinin yolunu açtı.
IŞİDi yenmeye kararlı ABD öncülüğündeki bir koalisyon, Peşmerge ve Kürt güçleri ile ittifak kurdu. Bu da oldukça başarılı oldu. IŞİDin elindeki toprakları yeniden ele geçirmek iki yıldan az sürdü; bu süreçte, Kürtlerin çoğunlukta olduğu kuzeydoğu Suriye bölgesi, Rojava olarak bilinen, fiili özerklik kazandı.
Kürt güçlerinin 12 Ağustos 2016da IŞİDden Minbiç kasabasını ele geçirmesi, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol edilen, Türkiyenin güney sınırı boyunca uzanan bir toprak parçası üretti. Bu alan aynı zamanda Irakın Kürdistan bölgesine yakın. Kürt nüfuslu bölgeye 2005 Irak anayasasında özerklik verilmişti.
Rojava ve Kürdistan Bölgesinin birleşme olasılığı?
Dolayısıyla, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın pek de hoşuna gitmese de Suriye (Rojava hattı) ve Irakın kuzeyine (Kürdistan Bölgesi) yayılmış birleşik özerk bir Kürdistan olasılığı ortaya çıkıyordu.
Erdoğan, SDG içindeki baskın güç olan Halk Savunma Birliklerini (YPG), PKK uzantısı olarak görüyor.
Ardından, 2016da Erdoğan, Fırat Kalkanı Harekatını başlattı ve Cerablustan El Baba kadar kuzey Suriyedeki bir bölgeyi ele geçirdi. Bunu iki yıl sonra Afrinin kontrolü ile sonuçlanan Zeytin Dalı Harektı izledi.
2019da ABDnin, Rojavanın bazı bölgelerinden çekildiğini duyurmasının ardından Barış Pınarı Harekatını başlattı ve Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafında sözde bir güvenli bölge kurdu. Bunu şu anda Türkiyede bulunan Suriyeli mültecileri yeniden yerleştirmek için kullanmayı amaçladı.
Erdoğanın ele geçirdiği tüm bölgeler Türkiye destekli yerel meclisler tarafından yönetiliyorlar, para birimi olarak Türk lirası kullanıyorlar ve okullar, hastaneler ve postaneler de dahil olmak üzere Türk altyapı projelerinden büyük ölçüde etkileniyorlar.
Türkiye, Colani üzerinde nüfuza sahip
Türkiye, Beşar Esadın diktatörlük rejimini deviren Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el-Colani üzerinde güçlü bir siyasi nüfuza sahip. Erdoğan, şüphesiz, ele geçirdiği Suriyenin büyük kısımlarını kontrol etmeye devam ederek, Kürt meselesi sorununda kullanmayı umuyor. Ancak Esad sonrası Suriyedeki baskın siyasi pozisyonuna rağmen, bunu başarabileceğinden çok uzak.
Colani nin azınlıklar ve özellikle Kürtler konusundaki niyetleri hala çok belirsiz. Esad rejiminin düşüşünden bu yana Colani dünyaya ılımlı bir tavır sergiliyor ve Suriyenin yeni yönetimini kurarken mümkün olduğunca kapsayıcı olmayı amaçladığını sürekli olarak beyan ediyor.
Kısacası, Türkiyenin egemen Suriyenin geniş alanlarını kontrol etmesine devam etmesini onaylamayabilir. Dahası Colani, Kürtlerin Suriye vatanının bir parçası olduğunu birkaç kez söyledi ve ulusa hiçbir adaletsizlik olmayacağına dair güvence verdi.
Suriyede adaleti hak eden etnik bir millet varsa o da Kürtlerdir
Kürtler, binlerce yıl önce de oradaydılar. Gururlu ve bağımsız bir millet genetiği var. Orta Doğunun kalbinde kendi topraklarında yaşayıp ve gelişti. Birçok istilaya maruz kalan bu halk, çeşitli işgalcilerle bütünleşmeyi reddetti ve kendi kültürlerini korudu.
Kürtlerin hikayesi, Yahudi halkının hikayesine benzese de aslında Kürtlerin de uzun, karmaşık ve zorlu bir tarihi var.
Kürtler nerede yaşıyor, nelere şahit oldular?
Kürtlerin çoğu -yaklaşık 25 milyon- Türkiye sınırları içinde yaşıyor. Suriyede 2 milyon Kürt varken, Irakta 5 milyon Kürt neredeyse özerk bir devlet geliştirdi. Yaklaşık 7 milyon Kürt, İranın aşırı Şii rejiminin içinde sıkışmış durumda.
- Dünya Savaşından sonra Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünü simgeleyen Sevr Antlaşması, Kürdistan vatanı meselesinin bir referandumla karara bağlanmasını öngörüyordu. Bu referandum hiçbir zaman gerçekleşmedi ve Sevr Antlaşmasının kendisi 1922de Kemal Atatürk yönetimindeki Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla geçersiz sayıldı.
Ardından Lozan Antlaşması imzalandı ve o zamanki Kürdistan anavatanının kontrolü yeni cumhuriyete verildi. Sömürgeci kalemin bir darbesiyle 20 milyondan fazla Kürt Türk ilan edildi.
Kürt özerkliği, Kürdistan Bölgesinin Irak içinde kendi yerel yönetimi ve yasal çerçevesi olan federal bir varlık olarak kurulduğu 2005 Irak Anayasasında en büyük tanınırlığa kavuştu.
Suriyedeki Kürtler bunun gayet farkındalar. Esad rejiminin onlara benzer bir şey teklif ettiğini de unutmayacaklardır. Mart 2015te, o zamanki Suriye enformasyon bakanı hükümetin Kürt özerkliğini yasa ve anayasa çerçevesinde tanımayı düşündüğünü duyurdu.
Eylül 2017de Suriyenin o zamanki dışişleri bakanı, IŞİD yenildiğinde Şamın Kürtlere daha fazla özerklik vermeyi düşüneceğini belirtti. Olaylar bu isteklerin önüne geçti ve böyle bir şey gerçekleşmedi.
***
Ancak Colaninin, birleşik ve restore edilmiş bir Suriye devletinin anayasası içinde Kürtlerle gelecek için uzlaşması, iyi bir örnek teşkil edebilir.
Erdoğan, Suriyedeki gelişmelerin Türkiyenin iç siyaset sahnesindeki etkilerden rahatsız olsa da; yeni Suriye anayasasında özerk bir Kürt bölgesinin tanınmasını ve işin sonunda Kürdistan Bölgesi-Rojava arasında ittifak kurulmasına şahit olabilir.
Türkiye Suriyedeki Kürtleri ne yapacak?