PeyamaKurd - Washington Postta yayımlanan bir makalede, Türkiyede cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türkiye-NATO ilişkilerin yanı sıra Suriye ve Ukrayna krizlerine dönük olası yansımaları ele alındı.
Türk siyasi tarihinin en keskin dönemeçlerinden biri olarak tanımlanan 14 Mayıstaki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine uluslararası basında da yoğun ilgi var.
Son olarak Washington Postta çıkan bir makalede, seçim sonuçlarının küresel ve bölgesel politikalara olası etkileri ele alındı. Analizde, muhalefetin tüm çabalarına rağmen Erdoğanın kendi mahallesinde hala oldukça popüler olduğu vurgulandı.
İşte o analizden öne çıkanlar:
Nisan ayında yapılan anketler, Erdoğanın en büyük rakibi Kemal Kılıçdaroğlunu az farkla önde gösteriyor. Kılıçdaroğlunun, Türkiyenin en uzun süre görev yapan lideri olan Erdoğanı devirebileceğine dair şüpheler devam ediyor.
Erdoğanın geniş ve sadık bir destekçi kitlesi var ve bu kitleyi bu yıl vergi indirimi, ucuz konut kredileri ve enerji sübvansiyonlarının yanı sıra yol ve köprü geçiş ücretlerinin artırılmayacağına dair vaatleri içeren bir ekonomi paket ile bir arada tutmaya çalıştı.
Kılıçdaroğlu, 2019da büyük şehir belediye başkanlığı seçimlerinde zafer kazanan muhalif seçmenlerin desteğine güveniyor; özellikle de Ekrem İmamoğlunun, Erdoğanın seçtiği adayı mağlup ettiği İstanbulda.
Her ne kadar muhalefet partileri seçim öncesinde aralarındaki farklılıkları bir kenara bırakmayı başarmış olsalar da Kılıçdaroğlunun kazanması onu milliyetçiler, İslamcılar, laikler ve liberalleri içeren çatı ittifakı içindeki rakip çıkarlarla mücadele etmek zorunda bırakacak.
Makalade, seçimlerin olası sonuçlarının Türkiyenin NATO ile ilişkileri, Suriye ve Ukrayna krizlerine dönük olası yansımaları şu şekilde ele alındı:
Seçim NATO için ne anlama geliyor?
Belki de hiçbir Avrupa ülkesi Türkiyedeki seçimleri, NATO üyeliği Erdoğan tarafından engellenen İsveç kadar yakından izlemeyecek.
Türkiye geçen ay Finlandiyanın askeri ittifaka katılması yönünde oy kullanarak NATOnun Rusya ile olan kara sınırını iki katına çıkarmış olsa da Erdoğan, Stockholmün PKK ile bağlantılı teröristleri iade etmeyi reddetmesini gerekçe göstererek İsveçin üyelik teklifini bekletmeye devam ediyor.
Kılıçdaroğlunun dış politika başdanışmanı Ünal çeviköz, Mart ayında Politicoya verdiği demeçte İsveçin NATO hedeflerine engel olmayacağını söyledi. çeviköz bu kapsamda, İkili sorunlarınızı NATO gibi çok taraflı bir örgüte taşırsanız, ülkenizle diğer tüm NATO üyeleri arasında bir tür kutuplaşma yaratmış olursunuz dedi.
Kılıçdaroğlunun Suriye yaklaşımı
Türkiye şu anda en az 4 milyon Suriyeli mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Suriyeliler bir zamanlar Türkiyede hoş karşılanırken, durum değişti. Kılıçdaroğlu, Türkiyenin insan hakları konusundaki sicilini düzeltmeye çalışacağını söylese de mülteci politikası konusunda Erdoğanla aynı tonda konuşuyor ve ABnin Türk müteahhitlere Suriyenin bazı bölgelerini yeniden inşa etmeleri için fon sağlaması gerektiğini söylüyor.
Eğer AB bu fonları sağlamazsa: Üzgünüm, kapıları açacağım. Mülteciler istedikleri yere gidebilirler diyor.
Rusya-Ukrayna gerilimi
Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Türkiye-Rusya ilişkilerinin sağlam ve güvenilir bir şekilde devam etmesini sağlayacağını, arabuluculuk yapmaya devam edeceğini ve tahıl anlaşmasının uzatılması için çalışacağını, ancak Ankaranın NATOdaki statüsünü önceleyeceğini taahhüt etti.