RÖPORTAJ | “Anayasal sistem, Kürtlerin yönetimine tahammül etmiyor”

PeyamaKurd - Netew TV’de Zeynep Cager’in sunduğu gündem özel programına katılan Gazeteci Said Sefa, Türkiye’deki güncel siyasi tartışmaların yanı sıra gündeme yönelik soruları yanıtladı.  Kürtlerin anayasal sistemle o...

Haberler 22.03.2021 - 13:49 Son Güncelleme : 12.03.2025 - 23:35

PeyamaKurd - Netew TVde Zeynep Cagerin sunduğu gündem özel programına katılan Gazeteci Said Sefa, Türkiyedeki güncel siyasi tartışmaların yanı sıra gündeme yönelik soruları yanıtladı.

Kürtlerin anayasal sistemle olan sorununa dikkat çeken Gazeteci Said Sefa, Anayasal sistemde devlet her zaman bir zümre ve kitleyi hedef almış ve o zümre ve kitleyi her zaman yöneten olmuştur. Burada aslında yönetenler var, bir de yönetilenler var Türkiyede. Bu ülkeyi yönetenler Kürt kaldığınız sürece sizleri yönetici olarak görmek istemiyor. bu anayasal sistemin Kürtlerin yönetimine tahammülü yok. Asıl temel problem sosyolojik tarihsel ve kültürel olarak dayatılan düşünce budur, her zaman yöneten olacaksın düşüncesi hakim. çünkü yönetilmek istemiyorlar açıklamasında bulundu.

HDPnin kapatılma davaları ve İYİ Parti ile yaşanan tartışmalar sürerken, yaptığınız bir programda Türkiyedeki siyasi tartışmalara ilişkin 1994 yılı ruhuna geri dönülecek ifadesini kullandınız, burada ne demek istediniz bu konuyu biraz açabilir misiniz?

94 yılı olarak kastettiğim şey tamda Milli Selamet Parti, Milli Nizam Partisi dönemi ile Refah Partisine dönüşen ve sonrasında AKPye dönüşen siyasal İslamın devletin kontrol mekanizmasını ele geçirme ya da o mekanizmayı siyasal İslam ölçü değerleri ile ele alma düşüncesi, siyasi argümanların devletleşmesi denilebilir. 2010lu yıllarda sürekli olarak kullanılan bir kavramdı 94 yılı ruhu.

Devlet istediğimiz kıvama geldi, Kemalist rejimi bitirme noktasına getirdik, kendi rejimimizi nasıl inşa ederizin planlarını yapıyorlardı. Kastettikleri şey eskiden beri devam ede gelen 1924 yılı siyasal İslam kodlarının siyaseten önemli bir duruma gelmişken, o kodların devlet içerisinde neden dizayn edilmemesi meselesiydi, 94 yılı ruhu dedikleri şey bu.

Parti liderlerinin son dönemde sarf ettiği sözlere ilişkin neler düşünüyorsunuz. Örneğin İYİ Partinin Erdoğana yönelik Andımızdan neden rahatsız oluyorsunuz sözünü sarf ediyorlar. Bu tür ifadeler veya söylemler sizi rahatsız eder mi?

Bu tür ham sözler beni rahatsız etmez. Günümüz çağında komik bir yaklaşım olur. Bir Alman dünyaya bedeldir, bir Türk dünyaya bedeldir veya bir Kürt dünyaya bedeldir dediğinizde, bir kutsallık atfettiğinizde, ötekileştirmeye çalıştığınızda, tek bir ırkın çatışı altında birleştirmeye çalıştığınızda önceden bunlar kızılacak şeylerdi ama günümüzde gülünecek şeylerdir. Politikadaki söylemleri ben çok samimi bulmuyorum, politika gereği çok riyakarlık yapıyorlar. Burada andımız meselesinde CHP ve İYİ Parti aslında İktidarı ve MHPyi birbirine düşürecek bir şey buldular. Burada ona inandıklarından değil, burada esas şey politika yapmak.

Şu an sosyal medyada dijital bir savaş yaşanıyor, siyasi alandaki tartışmalar bakımından bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dijital ortam, şu anda mevcut iktidarın bize sağladığı en önemli avantaj. Bu yönüyle biz iktidara bir teşekkür borçluyuz. çünkü geleneksel medyanın tüm kanallarını, bütün mecralarını bize öyle bir kapattılar ki, bütün muhalif isimlere, gazetecilere, herkese kapattılar ki, bizi aslında dijital ortama onlar ittiler. Biz alternatif olarak çıkmamız gereken dijital platform seviyesine Türkiye çok daha hızlı çıktı. Bunu geleneksel medyayı bize kapatan iktidara borçluyuz.

Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı dediğimiz iki ayrı blok var, sizce Kürtler nerede durmalı?

Cumhur İttifakı bir yönüyle diğer tarafları aslında bir tarafa itiyor, bir araya getiriyor. Ben olaya sadece Cumhur ve Millet İttifakı olarak bakmıyorum. Askeri vesayetin siyasetin iktidarın eline geçtiği bir düzeyde devleti kendi kontrolünde tutmaya çalışan anti demokratik Milliyetçi siyasal İslam rejimi inşa etmeye çalışan bir yapı var. Buna Cumhur İttifakı da diyebilirsiniz. Diğeri de temelde prensip olarak, ilkesel olarak bu yapının karşısında olan var.

Olaya bu büyük çerçeveden bakmak gerekir. Bu karşıda kimler var? Bu karşıda Kürtler de var, siyasetin bütün bileşenleri var, orada Saadet Partisi gibi İslamcı bir parti de var. Buradan bakıldığında kutuplaştırılmış çevreler görülüyor. Bu çevreler isteseler de istemeseler de otomatikman bir blok oluşturuluyor. Burada Kürtler de olması gereken bir yerde duruyorlar, taleplerinde de bir problem yok.

İktidarın yaptığı fezlekelerin, tezkerelerin ve sınır öteki harekatlarının altında muhalefetin de imzası ve desteği var, Kürtler bu durumda nerede durmalı?

Bir yerde şartlar ideal değil ise politika yapmak durumundasınız. Politika yaparken de böyle gidersiniz. Herkesin yaptığı gibi yaparsınız. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek zorundasınız. Kürt siyasi hareketi de politika yapıyor. Pervin Buldan diyor ki, çözüm sürecinde konuşulanlar ortaya çıkarsa taş taş üstünde kalmaz diyor ama açıklamıyor. Aslında politika yapıyor. Bizler burada realiteyi konuşuyor, size daya yakın olan tarafı seçmek durumundasınız. İdeal olanı konuşursak bu durumda hem Millet hem Cumhur İttifakı da yerin dibine batsın deriz. Bir taraf bize 10 gelip, diğer taraf bize 5 gelirse biz bunu kabul ediyoruz derseniz bu idealdir.

Kürtlerin ilk olarak anayasal sistemle sorunu var, Kürtler bu sistemi nasıl değiştirebilir?

Aslında Kürtlerin anayasal sistemle problemi yok, anayasal sistemi Kürtlerle bir problemi var. Anayasal sistemde problem Kürtleri, Kürt kimliği ile kabul etmek de değildir. Kürtleri asimile edelim, dillerini ortadan kaldıralım da değildir. Peki bu anayasal sistemi Kürtlerle alıp veremediği nedir? Bu anayasal sistemde devlet her zaman bir zümre ve kitleyi hedef almış ve o zümre ve kitleyi her zaman yöneten olmuştur. Burada aslında yönetenler var, bir de yönetilenler var Türkiyede.

Bu ülkeyi yönetenler Kürt kaldığınız sürece sizleri yönetici olarak görmek istemiyor. Kürt Cumhurbaşkanı vardı, başbakan vardı, bakanlar var ama bunlar rejimin siyasetçileriydi. Bu anayasal sistemin Kürtlerin yönetimine tahammülü yok. Bunun bile aşılması gerekiyor. Asıl temel problem sosyolojik tarihsel ve kültürel olarak dayatılan düşünce budur, her zaman yöneten olacaksın düşüncesi hakim. çünkü yönetilmek istemiyorlar.

Partiler kapatılabilir, yeniden bir parti kurulabilir ama Kürtler sine-i millete dönmek istiyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

HDP kapandı, yeni bir parti ile seçime girecekler, yüzde 15 civarı oy aldılar ama yine karşılarında bir bok var, yine aynı şeyler yaşanacak. Rejimi karşısına almış politik bir mücadelenin ömrü, bir insan ömrü gibi değildir. 30-40 yıl geçti ama politik bir mücadele uzun soluklu büyük projelerle olur. Burada Kürtler önce muhalefete demokrasiyi öğretiyorlar, sonra iktidara öğretecekler. Bu aşama aşama gidecek.

Kürtler bu süreçte birçok bedel ödedi, siz bu konuda neler söyleyeceksiniz, sizce Kürtler bedel ödedi mi?

Federatif bir yapı olsun, Kürtler direk federatif bir yapıya geçsinler. Türkiye federatif bir yapıyla yönetilsin, öz yönetimler olsun, herkes kendi dilini kullansın, Kürtler bunu hak ediyor.

Ana Sayfaya Git