PeyamaKurd - Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, 1 Kasım 2015 seçimlerine giden süreçte terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan önüne çıkamaz dediği isimleri açıkladı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, başbakanlık ve dışişleri bakanlığı yaptığı AK Parti iktidarıyla yollarını ayırmadan önce kendisine parti içinde darbe yapıldığını öne sürdü.
Başbakanlık gibi makamlar bazen devlet menfaati gerektiğinde her şeyi içinize atmanızı gerektiren makamlardır diyen Davutoğlu, Türkiyenin büyük bir krize girmemesi için bu durumu sert bir şekilde kamuoyunu sarsacak ifadeler kullanarak duyurmadığını dile getirdi. 1 Kasım seçimine giderken sert bir mücadeleye girmemek hataydı dedi.
Davutoğlu, daha önce sarfettiği 1 Kasım 2015 seçimlerine giden süreçte terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan önüne çıkamaz sözlerine de açıklık getirdi. Bu kişileri Erdoğan, Binali Yıldırım, Süleyman Soylu ve Berat Albayrak olarak sıraladı.
Euronews Türkçeden Dilek Gülün sorularını yanıtlayan Ahmet Davutoğlunun açıklamalarından bazıları şöyle:
Ben o günlerde Başbakanlıktan ayrılırken Sayın Erdoğan ve ekibiyle çok derin ihtilaflar yaşadım. Onlar da bana parti içinde bir darbe yaptılar. O sırada çıkıp onlara sert bir şekilde ve bütün kamuoyunu sarsacak ifadeler kullanmış olsaydım Türkiye büyük bir krize girecekti. Başbakanlık gibi makamlar bazen devlet menfaati gerektiğinde her şeyi içinize atmanızı gerektiren makamlardır.
Ama ben o zaman da sonra da söylenmesi gerekenleri söyledim ve söylemeye de devam ediyorum. Söylememiş olsaydım şu anda iktidarın bir yerinde, bir kurulda, adı sanlı şanlı kurullarda keyfime bakan bir tutumda olurdum.
O gün MKYK listesini kabul etmek hata idi
Benim o dönem pişmanlığım sadece 12 Eylül 2015 olağan kongresinde bir liste ihtilafı çıkartıldığında ki bunların hepsi benim arkadaşım, o listeleri kabullenmiştim. Demek ki benim arkadaşlarım daha doğrusu refiklerim değillermiş. O kongredeki MKYK üyeleri benim aleyhime imza topladılar. Bana ihtilaf ederler, tartışırız, farklı görüşler olur ve karşımda imza toplarlar. Hayır, öyle bir durum da yok. İmza topladıklarında bunlardan hiç birisi benim karşıma geçip tek kelime eleştiri getirmiş değil.
O yüzden darbe. Ve onların çoğu daha sonra gelip benden özür diledi, hl benimle karşılaştıklarında mahcup bir şekilde; Bozulma o gün başladı, siz gittiğiniz gün biz bozulmaya başladık diyenler var.
Yani eğer ben Türkiye terörle mücadele içindeyken, o hafta 32 şehidimiz defnedilirken ve ben bununla uğraşırken, Sayın Erdoğan benim arkamdan Binali Bey ile birlikte imzalar topluyorlardı.
Yüreğimi kahreden Vanda bir şehidi uğurlarken, ağlamama ramak kaldığım konuşmam o günlerin konuşması. Hata neydi? Hem vatan, millet işlerine koşmalıydım hem de partim içinde bütün bu konulara da el atmalıydım. Ben devletin ve milletin menfaatlerini partideki konumumdan daha öne aldım ve bunun peşinden koştum. Zannettim ki, partide listeye koyduğum o arkadaşlar partiyi koruyacaklar.
Hata o gün o MKYK listesini kabul etmek ve gerekiyorsa sert bir mücadeleye girmemekti. Ben tam da 1 Kasım seçimine giderken bu mücadeleye girmedim, bu bir hataydı. Ama halkımın şunu bilmesini isterim, genel başkanlık yaptığı kendi partisinde ilkesel olarak her türlü mücadeleyi verip ülkeye zarar vermeden ayrıldıktan sonra, ağır baskılar altında yeni bir siyasi mücadeleye girmiş ikinci bir siyasi lider yoktur.
Dolayısıyla benim o zaman susmuş olmam ki aslında susmadım da o zamanlar çok şey söyledim ama bunu bir krize dönüştürmediysem öfkemi yenerek bu milleti düşünmem gerektiğindendir. Daha sonra sert bir şekilde konuşmaya başlamam da işlerin düzelmemesinden, bunu bir vatan görevi olarak yapıyorum.
Ben bu dosyaları açtığım için buradayım. O dönemde bu terörü başlatan ve tırmandıran bir kaos üreten çevreler vardı. Bunun içinde PKK terörü de var, FETÖcüler var.
Başbakansınız ve bir mücadele yürütüyorsunuz PKK çıkmış silahlı mücadele çağrısı yapmış ki bugün barış diyen isimler de o gün barikatlar, hendekleri savunuyor. Ve o hendekler, barikatlar benden önce kuruldu, ben birer birer yıktım.
Diğer tarafta devletin içinde FETÖ unsurları var, onlar da kaosun peşinde. Öbür tarafta bu kaosu yenmek için sizinle beraber çalışması gereken insanlar İşte insan önüne çıkamaz dediğim insanlar onlar. Yani
Cumhurbaşkanı olarak Sayın Erdoğan, AK Parti içinde daha sonra bana karşı harekete geçen Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Berat Albayrak ve diğerleri Terörle mücadelede başbakanlarının yanında yer almak yerine Ankara Beştepede karargh kurup benim partide zayıflamam ve 1 Kasım seçimlerine giderken AK Partiyi ele geçirme teşebbüsü içindeydiler.
Bugün terörle mücadele kahramanlığı yapıyorlar ama düşünün 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında bakın bakalım Sayın Erdoğanın bir tane Doğu ve Güneydoğu gezisi var mı? Bakın bakalım Binali Yıldırımın başbakanımızın yanındayız, terörle mücadelenin karşısındayız demiş mi? Bakın bakalım şimdi kahramanlık taslayan Süleyman Soylu o günlerde bizim yanımızda mı durmuş yoksa teşkilat içinde bana karşı harekete mi geçmiş? Şimdi bunlar utanılacak şeyler değil mi?
Binali Yıldırım il başkanlarını tek tek aradı
Ülkenin başbakanı alanda terörle mücadele içindeyken, ülkenin Cumhurbaşkanı kongreye giden parti için Ankaraya oturmuş, karargh kurmuş Kazakistana gidecekti, gitmedi Sayın Erdoğan. Sırf o kongrede benim aleyhime imza toplamak için
Binali Yıldırım, büyük bir özlemle peşinde koştuğu başbakanlığa hiçbir seçim kazanmadan gelebilmek için tek tek il başkanlarını aradı.
Ve il başkanları beni aradılar, efendim mücadeleye girelim mi diye. O il başkanları şimdi benim yanımda, partide. Bunlar az suç mu? Ben canımı dişime koymuşum, onlar Ankarada karargh kurmuşlar, beni devirmeye çalışıyorlar.
Altılı masada hiç isim konuşmadık. Hiç konuşulmadı, yorum da yapılmadı
6lı masada Cumhurbaşkanlığı için hiç isim konuştunuz mu? İsim değerlendirdiniz mi?
Altılı masada hiç isim konuşmadık. Hiç konuşulmadı, yorum da yapılmadı. Cumhurbaşkanlığı çok onurlu ve barındırdığı güç bakımından çok dikkate alınması gereken bir makam. Türkiye, maalesef bir tek kişinin diline kadar indirgenmiş karar mekanizmasına dönüştürüldü. O nedenle alacağımız ilk tedbir, kim seçilirse seçilsin tek başına karar alamayacağı bir sistemi kurmak.
Benim şahsi olarak herhangi bir ismi desteklediğim ya da karşı olduğuma dair hiçbir beyanım olmadı. Buna Sayın Kılıçdaroğlu da dahil. Dediğim gibi de karşı olmayı da nezakete uygun görmem. Bunu altılı masada konuşacağız. Türkiyenin ihtiyacı olan profili 24 Nisan toplantısından ortaya koyduk.
Önyargısız olarak konuşmaya hazırım. Ama anket manipülasyonları ile birtakım kampanyalarla birilerini öne çıkarma düşüncesi olursa bizim tek şey Türkiyenin menfaatleri ve o kritik süreci Türkiyede en kazasız şekilde atlatmak. Önemli olan Türkiyeyi o kritik süreçte yönetebilmesi.
HDP, altılı masada neden yer almadı?
Zaten HDP ayrı bir yol seçmişti. Bu konu aramızda da tartışılmadı, HDP gelsin veya gelmesin. Doğal bir seyir ile bu altılı masa teşekkül etti. İkili ziyaretler, yoğun temaslar O sırada HDP zaten bir başka ittifakı kurmuştu.
Altılı masada sanki gizlilik var gibi görülmesini de doğru bulmuyorum, şeffaflık var. Biz HDP ile ilgili tutumumuzu da en başından parti olarak söyledik. Kendileriyle her türlü diyaloğa açığız, bu ayrı iş birliği ayrı bir şey.
HDP kapatılırsa seçim sonuçlarına nasıl bir etkisi olur?
Ben herhangi bir siyasi partinin kapatılmasına hiç bir zaman sıcak bakmadım, esastan karşı çıkarım. Bunun partinin bir kimliği ile bir ilgisi yok ama her parti de Türkiyenin hukuk düzeni içinde davranmak zorunda. Böyle bir işlemin olmamasını daha doğru düşünürüm. Ama Türkiyede her şey oluyor. Biz öyle bir durumda da neler yapacağımızı da istişare ediyoruz. Seçim sonuçlarını etkiler.
O nedenle kapatmak istiyor. Düşünüyor ki kapattığında, oraya gidecek oylar kendilerine gelecek. Ama hayır. Siyasi bilinci yüksek bir seçmen kitlesi oluşmaya başladı. Dolayısıyla herhangi bir partinin bütün Kürt veya Türk oylarını benimmiş gibi düşünmesi mantıklı olmayacağı gibi, seçmen siyasi bilinçle karar verecek hale dönüştü. Ne yaparlarsa yapsınlar artık görünen dağın ırağı olmaz.
Beşar Esad ile Suriyelilerin geri dönüşüne dönük bir anlaşmayı doğru bulur musunuz?
Beşar Esad ile görüşme, geçiş hükümeti kurulursa yapılır. Geçiş hükümeti kurulmadan görüşülmesinin bir faydası yok. çünkü bizim Suriye sınırımızı şuanda rejim kontrol etmiyor. Karşı alanda da a Türk askeri var, ya Amerikan askeri var YPG ile birlikte, ya Rus askeri Beşar Esad yok. Ülkenin yüzde 40ını ancak kontrol ediyor Esad.
Son derece gayri ahlaki, bölücü, ayrıştırıcı ve ırkçı bulurum. Hani başka birine Kürt, Ermeni veya Arap kimliği de deseydi fark etmezdi. Biz çağdaş bir vatandaşlık hukuku olan bir ülkeden bahsediyoruz. Benim en asli vasfım Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığıdır. Ama Ümit Özdağa şunu söylüyorum; böyle araştırmalara girmesine gerek yok. Gitsin Adanadan Muğlaya kadar dolaşsın,
Davutoğlu Ahmeti nasıl bilirsiniz diye sorsun. Herkes onu yörük Ahmet olarak tanır. Beni Dicle kenarında da Serok Ahmet olarak tanır. O da benim için şeref, bu da.
Madem burdan hareket edecek, gitsin Bayırbucak Türkmenlerine bir sorsun bakalım. Rus uçaklarından ve Suriye bombardımanından kaçıp gelen Bayırbucak Türkmenleri aynen geri göndericekti. Gözümüzün önünde katledilmesine seyirci kalacaktı. Bunu teklif eden Ümit Özdağ bana Türklük mü öğretiyor? Hukuki kimlik TC. Vatandaşlığıdır, aslım Yörüktür. Ama hepsinden öte benim en asli kimliğim insani kimliğimdir.