PeyamaKurd - 20 Temmuz günü Zaxo idaresine bağlı Perex köyüne yapılan saldırı ve saldırının yaratacağı sonuçlar kamuoyunda çok yer edinecek gibi duruyor.
Söz konusu saldırı özellikle Kürtler açısından önem taşıyan bir hadise. Olayın failleri, nedenleri ve sonuçlarının çok daha yakın bir mercekten gözlemlenmeyi bekliyor.
Kimi taraflar saldırıda Türkiyeyi suçlu bulurken, kimi taraflar ise PKKnin yaptığı görüşünde. Dikkat çeken nokta ise Irak devletinin ilk defa Türkiyeye nota vererek saldırıyı Ankaranın yaptığını ve topraklarından çekilmesi gerektiğini ifade etmesi idi.
Saldırı her ne kadar Kürt topraklarında yapılsa da ölenler tatil için bölgeye gelen Arap siviller idi. Belki de Irakın verdiği tepki bundan ötürü idi. çünkü Irak bugüne kadar Türkiyeye Kürtler katledildi diye tepki vermemişti.
Aynı şekilde saldırının Türkiye, Rusya ve İran üçlü zirvesinin hemen ardından gelmesi de farklı bir soru işareti idi. Aynı şekilde Türkiyenin, Rojava operasyonu ile bir bağlantısı var mı sorusunu da akıllara getiriyordu.
Eleştiri ve tartışmalar bu şekildeyken, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanlık Konseyi Üyesi Ali Ewni, AK Parti MKYK üyesi 25 ve 26. Dönem Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu ve Gelecek Partisi Diyarbakır İl Başkanı Aydın Altaç, PeyamaKurde değerlendirmelerde bulundu:
Ali Ewni: Öncelikle saldırıda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum. Soruya gelirsek, Türkiye ve PKK, Kürdistan Bölgesinin bir statüye kavuşmaması için aynı kulvarda mücadele ediyorlar. Maalesef PKK, Kürdistan Bölgesi topraklarına Kürtlük adına yer edinmiş durumda. Türkler de onlar orada bahanesi ile Kürdistan Bölgesine gelip talan ediyorlar.
İki unsurun söz konusu bölgelerde yer edinmesi milletimiz için çok olumsuz bir durumdur. çünkü onların savaşından kaçan insanlar, topraklarına geri dönemiyorlar. Yani Türkler PKKyi kendilerine bahane ederek topraklarımıza olağanüstü zararlar veriyor, bombalıyor. Bu zemini PKK veriyor onlara.
Orhan Miroğlu: Öncelikle Zahoda hayatını kaybeden 9 Irak vatandaşına Allahtan rahmet diliyorum.
Katliam haberi geldiği andan itibaren, bölgede yaşanan olaylara, devletler dahil, yerli yabancı aktörlerin olayda aldığı pozisyona bakarak sorulması gereken soru aslında şuydu:
Neden şimdi ve bu katliam kime yaradı?
Neden Kürdistan topraklarında bulunan bir turistik Kürt kasabasına havan toplarıyla saldırılıyor ama oralı olan insanlar değil, oraya Necef ve Basradan gelen Irakın Şii Arap yurttaşları katlediliyor.
Bu bir tercihse- ki öyle olduğu görülüyor- bu tercihin sebepleri nedir? Kürt topraklarında Şii- Arap insanları öldürmek kimin işine yarıyor?
Bu sorulara cevap olacak hemen hiçbir yorum- haberle bugüne kadar karşılaşmadık. Hala da yok. Ama sanki katliam gerçekleşmeden çok ama çok önceleri Türkiyenin suçlanması için yapılmış ciddi bir hazırlık olduğuna tanık olduk. Hazırlık yapanlar eşzamanda Türkiyeyi suçladılar ve olaydan TSKyı sorumlu tuttular. Irak merkezi hükümeti egemenliği altındaki topraklarda birkaç terör örgütünün işgalinin hala devam ettiğini unuttu sanki, fırsat bu fırsat deyip daha ilk dakikalarda Türkiyeyi suçladı.
Bağdatta Türk bayrakları yakıldı, Türk malları Süleymaniye gibi şehirler dahil boykot edildi.
Katliamı ikinci Roboski hadisesi ilan ettiler
IKBYdeki kaymakamlar bile kınama açıklamaları yayınladı. Erbil hükümeti de genel olarak, PKK ve Türkiyeye kendi meselelerini Türkiyede çözmeleri ve savaşa devam edeceklerse Türkiyede devam etmeleri yolunda çağrılar yaptı.
Oysa hem Sayın Mesut Barzani hem Sayın Neçirvan Barzani bu konularda daha önceleri yaptıkları hemen her açıklamada, PKKnın işgal ettiği Kürt köyleri ve bölgelerinden çekilmesini talep ediyor ve Türkiyenin bu bölgede yürüttüğü askeri harekatlardan PKKyı sorumlu tutuyorlardı.
Türkiyede de bu tabloyu tamamlayan ve hiç çelişmeyen açıklamalar gördük. Bazı barolar ortada hiçbir bulgu, itibar edilecek bir rapor, ulusal ve uluslararası çapta bir araştırma ve sonuçları olmadan Türk Silahlı Kuvvetlerini sorumlu gösterdi, Roboskinin Kürt kamuoyundaki etkilerini hatırlayarak ve hatırlatarak katliamı ikinci Roboski hadisesi ilan etti.
Aydın Altaç: Duhokta yaşanan olayda yaşamını kaybeden sivillere rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu olay geçiştirilecek ya da örtbas edilecek bir olay değildir. çünkü sivil ve masum insanların yaşamlarını yitirdikleri bir olaydır. Üzerinde ciddiyetle durulması, aydınlatılması suçlu veya suçluların tespit edilerek gereğinin yapılması gerekir.
Türkiye hükümetinin sadece açıklama ile yetinmemesi gerekir. Komşu ülkede yaşanan ve sivillerin hayatını kaybettiği bir olayın takipçisi olması, olayın aydınlatılması için iş birliğini zorlaması ve hatta Türkiyenin töhmet altında kalmaması için tüm araştırmaları uluslararası kurum ve kuruluşlardan da istemesi gerektiğini düşünüyorum.
Eli Ewni: Açıkçası onların arasında neler konuşuldu pek bilgi sahibi değilim. Ama geçen yıllara baktığımızda Kürdistan Bölgesinin birçok vatandaşı Türkiye-PKK savaşında öldürüldü.
Biz daha önceden ABD ile bu konuyu çok tartıştık. Türkiyenin topraklarımızdan çıkmasını talep ettik. çünkü hem bizim varlığımıza hem de milletimize zarar veriyorlar, burası onların toprakları değil çıkmaları gerekiyor dedik. Ama kimse bizi duymadı.
Bakın Duhokun Perexe köyünü geçtiğimiz aydan bu yana Türkiye, 3 defa bombaladı. Bombaların biri sivil insanların beslediği hayvanlara isabet etti nerden baksanız 150ye yakın küçükbaş hayvan öldü. Diğeri aynı şekilde bağlara, tarlalara, evlere isabet etti. Bağlar hep yandı. Bunların bilgileri bize geliyor.
Perexte bu olaylar yaşanıyor. Ama şunu sormamız lazım. Bu defa sesler neden çok çıktı? Sebebi neydi? çünkü bu defa ölenler Arap siviller idi, Kürt değildiler. Irak, bundan dolayı sesini yükseltti. Sanki biz Kürtlerin kanı kan değil de su misali hiçbir zaman bu denli tepki vermemişti.
Benim o toplantıdan anladığım, Erdoğanın elinde bir şey kalmadı. Ruslar ve İran, Erdoğana yeşil ışık yakmadı. Örneğin Erdoğanın Rojavaya keyfi müdahalesine izin vermediler. Peki şimdi elinde ne kaldı? Kürtler. Yani bizim topraklarımızda savaş.
Orhan Miroğlu: Tahranda, bu coğrafyada kurulmuş ve daha yüz yıl öncesine kadar da hüküm süren üç imparatorluğun mirasçısı... Türkiye, İran ve Rusyanın Suriye meselesi başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası birçok sorunu müzakere etmesi ve Türkiyenin her geçen gün daha belirgin hale gelen diyalog ve uzlaşmadan yana birleştirici tutumu, İranla ticaret hacminin büyümesi için yapılan anlaşmalar, elbette kimilerini memnun etmiş, ama kimilerini de üzmüştür.
Tahran buluşmasında İran ve Rusya açısından temel beklenti sanırım, Türkiyeyi Fıratın doğusuna operasyon yapmaktan vazgeçmesi için bir şekilde ikna edilmesi yönündeydi. Bu çabaların boşa çıktığını gördük, çünkü daha Tahrandaki basın toplantısında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, ABDnin Fıratın doğusundan çekilmesi talebinde bulundu, ve Türkiyenin operasyonu gündemde tutacağı açıkça belli oldu.
Zaho katliamını yapanlar kim olursa olsunlar, PKK, İran, ABD ve hatta Ruslar (bu eylemi vekaleten yapabilecek bölgede çok sayıda taşeron örgütün varlığı da bir gerçektir) amaçları Bağdat, Erbil ve Ankara arasındaki ilişkileri en alt düzeye çekmek ve süreç içinde de sıfırlamak ve böylece bölge yeniden dizayn edilirken Türkiyeyi tasfiye etmektir. Katliamlar yaparak böyle bir sonuç elde edebilirleri mi, çok zor, ama denemeye devam edeceklerinden de şüphe duymamak lazım.
Ayrıca Erbil- Ankara arasındaki dostane ilişkiler ve bu ilişkilerin bugün çok daha önemli hale gelmiş olmasının ve muhtemelen güçleniyor olmasının yarattığı endişelerin hesapları altüst eden bir yanı var.
Türkiyeyi hedefe koyanlar Barzani ailesini de hiç unutmadılar
Şu Erdoğan ve Türkiye olmasa, ABD ve İran Kürtleri ne güzel yönetip gideceklerdi! PKKyı bir güzel yönetiyorlar ama iş Erbile, Barzanilere gelince Türkiye gerçeğiyle karşı karşıya kalıyorlar.
Dikkat edin Zaho katliamında Türkiyeyi hedefe koyanlar Barzani ailesini de hiç unutmadılar, Sayın Mesut Barzani de Neçirvan Barzani de aynı muameleye tabi tutuldular. Hain, suçlu ilan edildiler.
Kürdistan doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupaya yollanması projesi gündeme geldiğinde Irak Yüksek Mahkemesi, hemen devreye girer ve Erbilin hiç bir yetkisinin olmadığını kim bilir kaçıncı kez karar altına alır!
Aydın Altaç: Bu olayın İran, Irak ve Türkiye arasında bir probleme yol açmasa bile sınırlarımıza yakın olması ve hayatını kaybedenlerin tamamının sivil olması karşısında herkesin olayın aydınlanması için gereğini yapma sorumluluğu var.
Bu nedenle öncelik sivil insanların mağduriyetinin giderilmesi olmalıdır. Bence bu olay nedeniyle iler ki zaman diliminde her üç ülke de kendi kamuoyununa yönelik açıklamalar yapacaklardır. Belki karşılıklı suçlamalar da yapılacaktır.
Ancak Türkiyenin olası suçlamalara muhatap olmaması için şimdiden tedbir alıp gereğini yapması gerekir. Aksi halde algı oluştuktan düzeltmek çok zorlaşacaktır.
Eli Ewni: Evet aynen öyle Onlar Arap olduğu için Irakın sesi yüksek çıktı. Bakın geçmişe, bugüne Birçok insanımız katledildi, öldürüldü, Irak hükümeti ne zaman çıktı da bunu kabul etmiyoruz dedi? Ne zaman Kürtler bizim vatandaşımız buradan çıkın dedi?
Biz diyoruz ki, Kürdistan Bölgesi ne Türkiyenin ne de PKKnin savaş ve hesap kitap alanı değil.
Bakın bombalanan köylerin konumuna baktığınız zaman oralar turizm bölgeleri. Yani Kürdistan Bölgesi için ekonomik kaynak demek. PKK ve Türkiye, milletimizin her şeyden geri kalmasına, acılar çekmesine, geride kalmasına sebep oluyorlar.
Türkiye-PKK arasında savaş varsa filmi bırakıp topraklarında savaşsınlar
Kürdistan Bölgesinin turizm sektörüne biraz da olsa ruh gelmişti son bombalama olayı da halkı ve bölgeye gelenleri korkuttu. Kürtlerin yeniden yoksulluk içinde yaşamasına zemin verdi.
Türkiye ve PKK arasında gerçek bir savaş varsa gitsinler kendi topraklarında savaşsınlar. Milletimizin başına türlü filmler getirmesinler. çekilsinler buradan. PKK, 40 yıldır nereyi özgürleştirdi? Bize zarardan başka ne getirdi ki?
Orhan Miroğlu: Farkında olmamız gereken bir şey daha var ki o da şudur:
Irak Zaho katliamına gelinceye kadar hiçbir zaman Türkiyeye karşı bu kadar sert bir pozisyon almamıştı. Sadrın koyduğu tavır da bunda rol oynadı.
Katliamda hayatını kaybedenler her şeyden önce insandı, ama bu suçu işleyenler yani Kürt köyünü ziyarete gelmiş Şiileri Kürt köyünde katledenler elbette ne yaptıklarının farkındaydılar. Irakta Türkiyeye karşı yürütülen ve başını bazı Kürt partilerinin çektiği kampanyalara Şiileri de ortak etmek!
Ölenler Şii Arap değil Kürt olsaydı Bağdatın tutumu böyle mi olurdu?
Bir an için düşünelim: Ölenler Şii Arap değil Kürt olsaydı Bağdatın tutumu böyle mi olurdu?
Hiç sanmıyorum. Zaho katliamına bu zamanlama mühendisliği ve hala devam eden mezhep çatışmaları üzerinden bakmak daha aydınlatıcı olacaktır. Ve evet Zaho katliamı uzun vadede İran ve Türkiye arasında yeni problemler yaratma potansiyeli taşıyor. Belki de bölge için bir milat.
Aydın Altaç: Az önce belirttiğim üzere Türkiyenin tedbir elden bırakmaması gerekir. Olayın Türkiye ile bağlantısı olsa bile bunu açıkça tartışmak ve paylaşmak gerekir. Zira olayı kapatmaya yönelecek ve tartışılmasını engellemek Türkiyenin aleyhine olacaktır.
Irak Hükümetinin Türkiyeye nota vermesi asıl niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Olayın aydınlatılmasına yönelik olası gecikmelerin Türkiye aleyhine olacağını düşünüyorum.
Eli Ewni: Türkler, varlığını Kürtlerin yokluğu üzerine inşa etmişler. Bunu hiçbir zaman inkar etmiyorlar ki. Yani diyorlar ki Kürtler bir yerde bir hak elde edeceklerse biz onların karşısında dururuz. Bu sadece devlet erkanında böyle değil, sivil vatandaşlarına da böyle öğretmişler. Yani şovenizmi, anti-Kürtlüğü enjekte etmişler onlara.
PKK, orada oldukça Türkiye her zaman gelecek
Rojavadaki özgürlüğün kaderi PKKnin ellerine bağlı değil ki. Tam tersine farklı eller PKKnin oradaki varlığa ses etmiyor ki, Kürtler bir zafere ulaşmasın. Birçok kez PKK ile görüştük, konuştuk usulca ama kendi bildiklerini yapıyorlar.
Onlar bayrak açtıkça, slogan attıkça, yerlerini açıkça gösterdikçe Türkler yine gelip saldıracak. Kürtlerin, Rojavada bir yapı kurmasına izin vermeyecekler. PKK, birçok fırsatı Türklerin eline veriyor ama suçlu olarak güneyi gösteriyor.
Orhan Miroğlu: Okların çoğunluğu Türkiyeyi algıda böyle gösteriyor desek daha doğru. Gerçekte durum çok başka. Kobani olayları ve DAİŞin saldırıları sırasında da Türkiye aleyhine haksız kampanyalar düzenlenmişti hatırlayalım. Yukarda saydığım nedenlerle, Türkiyenin kendini bölgeden izole edecek bir askeri operasyonu onaylaması ve hele bu operasyonda sivil insanların katledilmesini ve hele Kürt köyünde seçilmiş kurbanlar olarak Şii Arap vatandaşları hedef alan bir katliama onay vermesi için makul bir sebep yok.
Olayın aydınlanmasına ne kadar katkı sunar tahmin etmek kolay değil ama Irak Türkiye ve IKBY arasında çok gecikmeden bir komisyon kurulmalı ve olayı inceleyerek elde ettiği bulguları kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Mümkünse komisyonun maddi manevi tazminat ödeme ve adli makamlara dava açılması için yetki verilmesini mümkün kılacak uluslararası hukukun ilkelerini gözetecek kurumsal ve hukuki bir statüsü de olabilmelidir.
Aydın Altaç: Türkiyenin olası Suriye ve Rojava operasyonu ile Duhoktaki olay arasında bir bağ kurulması mümkün gibi görünmüyor. Zira Duhok olayı sivillere yönelmiş bir saldırıdır. Oysa Suriye ve Rojava olası operasyona farklı gerekçeler gösterilmektedir.
Ancak olay aydınlatılmaz ise gerek Irak ve gerekse Suriye ile Rojava bölgesinde olası operasyonlar için Türkiyenin elini zayıflatabilir. Keza bahsettiğimiz Rusya, İran, Irak ve Suriye Devletleri Türkiyenin harekat alanını daraltma veya engelleme yolunu da tercih edebilirler.
Kim ve kimler Duhoktaki olayı gerçekleştirmiş olursa olsun veya amaçları ne ise de Türkiyenin ısrarla ve kararlılıkla üzerine düşen görevi yapmalıdır.