PeyamaKurd - NETEW TVde gündem özel programında Zeynep Cagerin konuğu olan HÜDA PAR Genele Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Yapıcıoğlu son günlerde gündem olan Burası Kürdistan tartışmalarına değinerek, Anayasada Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür deniliyor. Türkiyede yaklaşık 27 etkin köken var, neden sadece bir ulusun ismi kullanıyorlar. Bunun bir izahı yok. Kutadgu Biligde bu bölge Arz-ı Ekrad olarak ifade edilmiş, yani Kürtlerin toprağı diye geçiyor. Selçuklular döneminde, Osmanlılar döneminde bu bölgenin adı Kürdistandı. Cumhuriyetin ilk meclis tutanaklarında burası Kürdistan olarak geçiyordu. Ama bugün gelinen noktada, birisi Kürdistan dediğinde gözaltına alınması için yeterli bir sebep sayılıyor ifadesini kullandı.
Özellikle 2015 yılından itibaren iktidar, Kürtlerin desteğini daha az hissediyor. Bu da iktidarın yapmış olduğu çıkışlardan veya takip etmiş olduğu politikalardan kaynaklanıyor. Daha önce 2005 yılında Cumhurbaşkanının Kürt meselesi ile ilgili olumlu bir yaklaşımı olmuştu. Bu meselenin çözümü ile ilgili siyasi riskleri de alacağını dile getirmişti. Gelinen noktada Kürt meselesi yoktur söylemi, işi başka bir boyuta taşıdı. Son Diyarbakıra gelişinde biz 2005te ne isek, aynı yerdeyiz demişti ama yapılanlar bunu göstermiyor. En son Siirt Kurtalanda Meral Akşenerin bir esnafa yapmış olduğu ziyarette, esnafın Burası Kürdistandır demesi sonrası bazı durumlar yaşandı. Bu ifadeyi kullanan kişi gözaltına alındı. Yaşanan olaylar ve yükselen milliyetçi dalgalar, hükümetin gösterdiği tepkiler dolayısıyla yaşandı.
2007de Kürt illerinin çoğunda birinci parti olarak seçilen AK Parti zamanla bu desteğini yavaş yavaş kaybetti. Dolayısıyla hükümetin biz Kürtlere yakınız demesi çok bir şey ifade etmiyor, seçim sonuçları bunu gösterecektir. AK Partinin kendilerinde olan milliyetçi dil, Kürtleri kendinden uzaklaştırıyor diye düşünüyorum.
Evet bir kısım muhalefet bize karşı biraz mesafeli. Türkiyede siyasi parti konumunda ve seçime hak kazanan partilerin büyük bir kısmı ile görüşüyoruz, bu görüşmelerimiz de devam edecektir. Hatta en son Saadet Partisi Genel Merkezinde sayın Karamollaoğlunu ziyaret etmiştik. Biliyorsunuz o da bir muhalefet partisi. Haziran ayında kongremiz sonrası Gelecek Partisi sayın Ahmet Davutoğlunu genel merkezlerinde ziyaret ettik. Sayın Davutoğlu ile görüşmemizde hükümet ortakları haricinde diğer partilerle görüşüyoruz demişti. Biz de o zaman hükümet ile de görüşüyoruz demiştim.
Genel merkezi Ankarada, Diyarbakırda ve Erbilde olan siyasi partilerle görüşüyoruz. çok sayıda parti ile rahat bir şekilde görüşüyoruz. Şuana kadar ne hükümet ittifakı ne de muhalefetin oluşturduğu ittifak ile yaptığımız görüşmelerimizde ittifak yapma konusunda görüşmedik. Eğer bir ittifak olacaksa da şuan için bunu konuşmak çok erken olur.
Birbirinden uzak bazı partiler bir araya gelebiliyor. Mesele hükümete yakın olan Vatan Partisinin hükümetin küçük ortağı olarak görülüyor. Ancak Vatan Partisinin AK Parti ve MHP ile siyasi bir yakınlığı yok. Öbür tarafta CHP ile Saadet Partisinin çizgileri birbiri ile uyuşmuyor. Ama aynı kökten, aynı anlayıştan gelen Saadet Partisi ile Yeniden Refah Partisi arasında görüşmeler hiç yok. İttifaklar doğaldır ve siyasetin doğasında vardır. Bugün bir ittifaktayken, yarın başka bir ittifakta yer alabilir. Bizim siyasi görüşmelerimize uzak olan bazı siyasi partilerle bile görüşmelerimiz var.
Var elbette tabiki. Ancak bunu isim isim ifade etmek istemiyorum. Bugüne kadar bir araya gelmediğimiz partilerle görüşmelerde sıkıntı olduğu için görüşemedik. Yoksa her siyasi parti ile görüşürüz.
Orta Doğuda yakın ama birbirine taban tabana zıt yaklaşan gelişmeler de var. Suriyede çok hızlı bir siyasi gelişmenin olabileceği yönünde ciddi bazı izlenimler var. Irakta ise Kürdistan Parlamentosu bir anayasa yazımını başlattı. Bu tür gelişmeler yaşanıyor.
Uluslararası aktörlerin çok kolay müdahale edebildiği bir bölgede yaşıyoruz. Bakıyorsunuz birileri bir araya geliyor bir gecede bu bölge ile ilgili kararlar alıyor. Özelde bölgemizde ve dünya genelinde bir adalet sorunu olduğunu düşünüyorum. Genel bir tabirle birileri kendileri için istediği şeyi başkaları için de isterse veya kendisi için istemediğini bir başkası için de istemezse o zaman adaletin sağlanacağına inanıyorum.
Bizim ortak bir hak talebi konusunda buluşmamız gerekiyor. Bu hak sahibi hak inanç ve düşüncede olursa olsun onu korumayı kendimize bir görev olarak görmeliyiz.
Bu konuda bazı eşitsizlikler var. Bir kişinin Kurtalanda Kürdistan demesinin suç olduğunu ve dolayısıyla gözaltına alınabileceğini gördük. Aslında kanun herkes için eşit uygulanmıyor. Herkes eşit haklara sahiptir ama yine anayasada eğitim ile ilgili bir yasa var. Şöyle ki Türkçeden başka bir dil ana dil olarak öğretilemez deniliyor. Bir çocuk bu benim anadilimdir bunu öğrenemiyorum diyemiyor. Ya da anayasada Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür deniliyor. Türkiyede yaklaşık 27 etkin köken var, neden sadece bir ulusun ismini kullanıyorlar. Bunun bir izahı yok. Bu sorunların silahla, kavgayla, çatışmayla çözülemeyeceğini zaman bize gösterdi. çözüm sürecinde bazı şeyler oldu ama bunun ardından yeniden silah, bomba ve çatışma sesleri yükseldi.
Kutadgu Biligde bu bölge Arz-ı Ekrad olarak ifade edilmiş, yani Kürtlerin toprağı diye geçiyor. Selçuklular döneminde yine bu bölgenin adı Kürdistandı. Osmanlılar döneminde buranın adı Kürdistandı. Cumhuriyetin ilk meclis tutanaklarında burası Kürdistan olarak geçiyordu. Ama bugün gelinen noktada birisi Kürdistan dediğinde gözaltına alınması için yeterli bir sebep sayılıyor.
Gerçekte samimi bir şekilde Kürt meselesinin çözülmesi noktasında veya memleketin herhangi bir meselesinde çözüme katkı sağladığına inandığımız çalışmaların içerisinde oluruz. Muhataplarımızın kim olduğuna bakmayız. Gerçekten böyle bir çalışma zemini varsa ve bu sonucu doğuracaksa katılırız.