PeyamaKurd - HÜDA-PAR Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, NETEW TVde Zeynep Cagerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Kürt sorunu ve anadilde eğitim konusunda değinen Yapıcıoğlu, Benim milli, mesleki, dini kimliklerim var, bütün bunları birlikte yaşamak istiyorum. Farklı inanç ve ırkta olabiliriz ama ortak yaşadığımız şehrin sorunlarını birlikte çözmeliyiz. Önce Kürtlerin kendi aralarında bu sorunları çözmesi gerekir. Önce birbirimizin sesini duymalıyız. Biz parti programımızda Kürtçenin ikinci resmi bir dil olmasını istiyoruz. Farklı dil kullananlara dahi anadilde eğitim hakkı verilmesini istiyoruz ifadesini kullandı.
Efrin ile ilgili açıklama Bursa il kongremizde benim yapmış olduğum bir açıklamaydı. Konuşmanın bir kısmında Suriyede devam eden, o tarih itibari ile 7. yılını doldurmuş olan, bugünle 10. Yılını tamamlamış olan bir iç savaş sürüyor. Suriyedeki karışıklık başlayınca Türkiye, ABD ve bazı diğer dış güçleri sahaya davet edilmesinden bahsettim. Türkiye, Efrine girmeden önce, ABD demişti ki, 30 bin kişilik bir sınır ordusu kuracağım. Türkiye de bu konuda sıklıkla tepki gösteriyordu, YPGye silah veriyor, onlara eğitim veriyor, para yardımı yapıyor, Türkiye bir NATO ülkesi olduğu halde ABD bunu nasıl yapar diye tartışmalar yaşandı. Biz de dedik ki, orada ABDnin silahlarını alarak, ABDnin gösterdiği hedeflere doğru yürüyen güçlere, ABD bizim kara ordumuz dedi. Şimdi siz düşünüyor musunuz ki ABD, sizi Türkiyeye karşı tercih edecek ve bu böyle hep devam edecek. ABD sizi kullanacak, sizinle işi bitince sizi üç kuruşa satacak. Biz bu konuda uyarılarımızı yaptık. Yani siz antiemperyalist iseniz, emperyalizmin yüzünü görün onları tanıyın dedik.
Ben o konuşmam da memleket meselelerinden biri de Efrin operasyonudur. Herkes bu konuda bir şeyler diyor. Biz de başından beri söyledik, keşke Efrin operasyonuna gerek kalmasaydı. Bunun olmaması için yoğun bir çaba da sarf ettik ama maalesef oldu. ABD bu silahları verdik ama size karşı kullanmayacaklar demişti. Türkiye ise bunlar bizim 40 yıldır mücadele ettiğimiz PKKnin Suriyedeki uzantısıdır, PKK ile aramızda bir savaş var. Bu da bir terör örgütüdür, biz de müttefikiz, bu silahları vermemeniz gerekir diyordu. Bir anlamda Türkiyeyi de Efrine çekme operasyonuydu. Onlarda ABDnin verdiği silahlarla gösterdikleri hedefleri vurgular. O zaman demeliyiz bunlar kimin askeri, kimin ordusu. Benim sadece bu sözümü cımbızlayıp eleştirdiler. Benim bu sözlerimin hangisi yanlış, hangisi doğru. Şunu kendilerine bir sorsunlar, Kürtleri emperyalizme asker yapanlar, ölüme gönderenler, emperyalistlerin çıkarları için savaştıranlar, acaba onlar tekrardan antiemperyalist olabilecekler mi? Siz Kürtleri neden ABDye asker yapıyorsunuz dediğimizde kızıyorlarsa onlara diyecek sözüm yok.
Eğer bir ortada bir devlet olsa ve ABD ile ittifak yapsa belli bir yere kadar anlaşma yapılabilir. Ben şunu söylüyorum, kendisine saygısı olan bir devletin ABD ile bir müttefiklik ilişkisi içerisine girmemelidir. çünkü bugün Amerika tüm dünyanın başına bir beladır. Amerika, kötülüğün, zulmün merkezidir ve Amerika herkesi kendi çıkarları için kullanır. Eğer siz bir devlet iseniz bunlarla karşılıklı bir ilişkiniz olabilir. Kendinizi onlara kullandırtmamak şartıyla ilişkileriniz olabilir. Şunu da unutmamak lazım. Bir tarafta bir devlet varsa, bir tarafta devletleşememiş bir örgüt var ise, bunların çapı ne olursa olsun, devlet kullanan, örgüt kullanılan pozisyondadır. Sizler kendi isteklerinizi Amerikaya yaptırmadan sadece onlara askerlik yaparsanız, hiç kimse buna ittifak ilişkisi demez. Suriyede Kürdistanında da olan şey budur. Benim bu sözlerimi eleştirdiler ama bir yıl sonra Salih Müslimin açıklamaları ile bu sözlerimin ne kadar doğru olduğunu ortaya çıktı.
Biz ilk girdiğimiz seçimlerde 13 vilayette girdik, 97 bin oy aldık. Daha sonra 2018 seçimlerinde bir çok basın, gazeteci, siyasetçi HÜDA-PARın seçimlere girmediğini ifade ettiler. Bizler 2018 seçimlerinde 97 bin olan oyumuzu 207 bine çıkardık. Şu anda HÜDA-PARın oyu düşüyor gibi bir hükmün neden çıkarıldığını ben de bilmiyorum. Oylarımızın düştüğünü sanmıyorum ama şöyle bir şey olabilir. Daha önce basında daha fazla yer ediniyorduk ama şu anda bazı medya mecraları da olmasa bizler sesimizi duyuramayacağız. Bu konuda biraz gözden uzak düşmüş olabiliriz. Bundan dolayı belki birileri bunu söylüyor olabilir.
Kendilerine Kürt siyasi hareketi olarak görenler, bunu kendi tekellerine almışlardır zaten, onlar kendilerine tabi olanlar dışında kimseyi Kürt dahi kabul etmiyorlar. Ellerinde bir damga var, o hain damgasını kullanıyorlar. Bu kişiler nesiller boyu Kürt meselesi veya Kürdistanın kurulması ile ilgili mücadele vermiş PDKye Barzani ailesine ilkel milliyetçi diyenler ile hain damgası kullananlar aynı kişiler. Kendileri Kürtçe bilmedikleri halde, bunu Barzani ailesine söyleyebiliyorlar.
Parti programında birkaç başlık var. Bu başlıklarından bir tanesi Kürt meselesidir. HÜDA-PAR programında bizler bu meseleyi ayrıntılı bir şekilde tarif etmişiz. Ve kendimize göre bunun çözüm önerilerinin ne olması gerektiğini de kendi parti programımızda yer verdik. Kürtçe mutlaka ikinci resmi dil olmalıdır. Anayasanın değişmez maddelerinden biri Türkiyenin resmi dili Türkçedir deniliyor. Yani siz bu konuda bir anayasa değişikliği dahi teklif edemezsiniz. Ama biz parti programımızda Kürtçenin ikinci resmi bir dil olmasını istiyoruz. Farklı dil kullananlara dahi anadilde eğitim hakkı verilmesini istiyoruz.
Sadece Filistin veya sadece bir bölge değil, bizler antiemperyalist olduğumuzu söyledik. Biz bütün ezilmişlerin, bütün mazlumların, onların dertlerine tercüman olmak, onların yaralarına merhem olmak gibi bir isteğimiz bir arzumuz var. Fakat gücümüz belli, dünyanın her tarafına yetişecek gücümüz yok. Ama şu anda yeryüzünün en mazlum haklarından ve en ağır zulüm görenler Arakanlılardır. Bir taraftan ateşle yakılma, bir tarafta açlık, bir tarafta işkence yapılıyor. Filistine gösterdiğimiz hassasiyeti Kürtlere göstermiyoruz anlamın değildir.
Bizlerin Kudüse yönelik bir hassasiyetimiz var, neden çünkü biz Müslümanız, bir Müslüman kimliğimiz var. Ama her şeyden önce biz insanız, Kürt toplumu içerisinde yaşıyoruz ve bizim bir inancımız var. Birini öbürüne tercih etmek gibi bir yetkimiz yok. Kimse bu kimliğini, şunun önüne koy demesin. Allah beni Kürt olarak yarattı, ben bu kimliğinden dolayı ne yerilmeyi kabul ederim ne ötekileştirmeyi, ne de bir iftihar vesilesi olarak görürüm. Ama bir de dini bir kimliğim var. Biri dese ki Kürt kimliğini bırak, vazgeçemem ki. Mescid-i Aksa, Kudüs benim için kutsaldır ben bunlara sahip çıkıyorum, benim ilk kıblemdir.
HÜDA-PARın İrana çok hassas davrandığı söyleniyor, Partiniz İran konusunda ne düşünüyor?
Bizim ilk yurtdışı temsilciliğimiz Erbilde açıldı. Partimizin kuruluş sürecinden itibaren defalarca Kürdistan Bölgesini ziyarette bulundum. Oradaki tüm partilerle temaslarımız oldu. Ama ben daha İrana gitmedim, bizim İranda bir temsilciliğimiz yok. Bizim Iraka, Suriyeye, Mısıra ne kadar ilgimiz hassasiyetimiz varsa İrana da en fazla o kadar ilgimiz vardır. Özel bir şey asla yoktur. Bizimle iletişim kurabilecek şekilde Avrupada temsilcilikler açmayı düşünüyoruz. Ama İranda açarsak da çok büyük ihtimal oradaki Kürdistan Bölgesinde açarız.
Allah, Kuranı Kerimde bizi birbirimizi tanıyalım diye yarattı. Önce birbirimizi tanıyalım. Birbirimizi tanımlamayalım, bunu yaptığınız o kişiye tepeden bakmış olursunuz. Kim kendini, kimliğini nasıl ortaya koyuyorsa, onun da bizim kadar düşündüğünü, ortaya bir fikir koyduğunu kabul etsin. Sizin fikriniz ile bizim fikrimiz örtüşmeyebilir. Ben kimseyi benim gibi yüzde yüz düşünsün diye ikna etmeye de çalışmam. Belki bazı konularda ben yanılıyorumdur. Eğer bir konuda siz daha öndeyseniz, beni ikna ederseniz, sizin bulunduğunuz yere geleceğim, birlikte yol yürüyeceğiz. Ama ben sizi ikna edersem siz geleceksiniz beraber yürüyeceğiz.
Benim milli, mesleki, dini kimliklerim var, bütün bunları birlikte yaşamak istiyorum. Ben kendi inancım için kendi kimliğinden vazgeçmek zorunda değilim, inancım bunu benden istemiyor. Farklı inanç ve ırkta olabiliriz ama ortak yaşadığımız şehrin sorunlarını birlikte çözmeliyiz. Önce Kürtlerin kendi aralarında bu sorunları çözmesi gerekir. Önce birbirimizin sesini duymalıyız. Dünya zaten bize daraltılmış durumda ama bir de biz birbirimizle düşmanlık edersek olmaz, birbirimizle güçlü bir diyalog içerisinde olmalıyız, bir bu olacak.