PKK’nin Feshi, Demokratik Dönüşüm ve Hukuk Kültürünün İnşası: Kürt Meselesinde Yeni Bir Dönemin Eşiği

Kürt meselesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana süregelen en derin ve yapısal sorunlardan biri olarak varlığını sürdürmektedir. Bu mesele, yalnızca bir etnik kimlik talebinden ibaret olmayıp; hukuk devleti, demokrasi, eşit yurttaşlık ve toplumsal barış gibi temel anayasal değerlerle doğrudan ilişkilidir. Kürt halkının hak arayışında belirleyici bir aktör olarak öne çıkan PKK’nin 12. Kongresi’nde aldığı silahlı mücadeleyi sonlandırma ve fesih kararı, bu bağlamda tarihsel önemde bir dönüm noktasını teşkil etmektedir.

Söz konusu karar, yalnızca bir örgütsel değişim değil; aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşme süreci, Kürt toplumunun siyasal ve kültürel dönüşümü, ve hukuk kültürünün yeniden inşası açısından yeni bir siyasal ufuk açmaktadır.

Silahlı direnişten demokratik siyasete geçiş

PKK, 1978 yılında Kürt halkına yönelik inkâr, asimilasyon ve siyasal dışlanma politikalarına karşı sosyalist ideolojik bir çerçevede kurulmuştur. 1984’te başlayan silahlı mücadele, devletin güvenlik eksenli yaklaşımı karşısında hem bir direniş biçimi hem de varoluşsal bir meşruiyet zemini olarak görüldü. Ancak 1993’teki ilk ateşkes girişimi ve özellikle Abdullah Öcalan’ın 1999 sonrasında geliştirdiği praadigmatik dönüşümle birlikte, örgüt içinde demokratik toplum tahayyülüne dayalı yeni bir yönelim ortaya çıktı.

Bu yeni paradigma; merkeziyetçiliğe karşı yerelliği, devletçi otoriterliğe karşı doğrudan katılımı, ve etnik temelli milliyetçiliğe karşı çoğulculuğu esas almaktadır. 12. Kongre’de alınan silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı, bu dönüşümün kurumsal düzeyde teyit edilmesi anlamına gelmektedir.

Artık mücadelenin yeni adresi, sivil siyaset, hak temelli yurttaşlık ve hukuk devleti olacaktır. Bu yönelim, Kürt halkının tarihsel taleplerini şiddet dışı meşru siyaset aracılığıyla sürdürme imkanını da güçlendirmektedir.

**
Demokratik toplumun inşası ve Kürt siyasal alanında yeniden yapılanma

PKK’nin feshi, sadece silahlı bir örgütün sona ermesi değil; aynı zamanda Kürt siyasal hareketinde köklü bir yeniden yapılanma ihtiyacını da gündeme getirmektedir. Kürt özgürlük mücadelesi, tarihsel olarak sadece dışsal egemenlik ilişkileriyle değil, aynı zamanda Kürt toplumunun kendi içindeki ataerkil, aşiretçi ve feodal güç ilişkileriyle de hesaplaşmak zorundadır. Ancak bu içsel yüzleşme çoğu zaman geri planda kalmış, hatta mevcut güç ilişkileriyle pragmatik uzlaşılar kurulmuştur.

Kürt siyasal hareketi, teorik düzeyde demokrasi ve özgürlük söylemlerini sahiplenmiş olsa da, uygulamada merkeziyetçi, eleştiriye kapalı ve toplumsal denetimden uzak yapılar varlığını sürdürmüştür. Özellikle kadınların, gençlerin ve farklı ideolojik grupların siyasal karar alma mekanizmalarına yeterince dahil edilememesi, demokratik dönüşümün önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. PKK’nin feshi, bu anlamda sadece devletle değil, aynı zamanda kendi iç siyasal kültürüyle de yüzleşmeyi zorunlu kılmaktadır

Hukuk kültürü, geçiş dönemi adaleti ve toplumsal yenilenme

Barış süreçlerinin sürdürülebilirliği yalnızca siyasal irade ve güvenlik politikalarıyla değil; aynı zamanda güçlü bir hukuk kültürüyle sağlanabilir. Türkiye’deki Kürt meselesinin çözümünde geçiş dönemi adaleti ilkeleri—hakikatin tanınması, geçmişle yüzleşme ve mağduriyetlerin onarılması—hayati önem taşımaktadır.

Devletin geçmişteki hak ihlallerini tanıması kadar, silahlı mücadeleye katılmış aktörlerin de kendi sorumluluklarıyla hesaplaşması gerekmektedir.

Hukuk devleti, yalnızca yasaların varlığı değil; aynı zamanda bu yasaların eşit, adil ve evrensel normlara uygun biçimde uygulanmasıyla anlam kazanır. Bu bağlamda, hukukun toplumsal yaşamın tüm alanlarına nüfuz etmesi, bireyler arası ilişkilerde etik sorumluluğun güçlendirilmesi ve yurttaşlık bilincinin pekiştirilmesi gereklidir. Hukuk kültürünün inşası, sadece devlete değil, tüm siyasal ve toplumsal aktörlere düşen ortak bir sorumluluktur.

**
Fırsatlar, riskler ve demokratik geleceğin inşası

PKK’nin feshi kararı, Kürt siyasal alanında çoğulculuğun ve yerel inisiyatiflerin gelişmesi için tarihsel bir fırsat sunmaktadır. Ancak bu süreç, aynı zamanda örgütsel parçalanma, temsiliyet krizi ve siyasal etkisizleşme gibi riskleri de beraberinde getirebilir. Bu ikili potansiyel, sürecin nasıl yönetileceğini ve hangi ilkelere dayanacağını belirleyici hale getirmektedir.

Sürecin başarıya ulaşması için üç temel ilkenin kurumsallaşması gereklidir:

1.Şeffaflık ve Denetlenebilirlik: Siyasal aktörlerin karar alma süreçleri açık olmalı, toplumsal denetime açık yapılar kurulmalıdır.

2.Toplumsal Mutabakat ve Siyasal İrade: İktidar ve muhalefet başta olmak üzere tüm siyasal aktörlerin barış süreci konusunda ortak bir irade göstermesi zorunludur.

3.Geçiş Dönemi Adaleti ve Hukuki Reformlar: Geçmişle yüzleşmeye dayalı adalet anlayışı, yeni bir toplumsal sözleşmenin temelini oluşturmalıdır.

Bu ilkeler, yalnızca teknik değil, aynı zamanda normatif ve ahlaki bir yönelimi de ifade etmektedir. Toplumsal barış; hakikatle yüzleşmeden, adalet olmadan ve eşit yurttaşlık sağlanmadan mümkün değildir.

Yeni bir başlangıcın eşiğinde

PKK’nin feshi, Türkiye’nin yakın tarihindeki en kritik dönüm noktalarından biri olarak değerlendirilmektedir. Bu karar, Kürt halkının hak arayışında yeni bir stratejik yönelişi; şiddetten arındırılmış, hukuk temelli ve demokratik siyaset eksenli bir mücadeleyi mümkün kılmaktadır. Ancak bu tarihsel fırsatın barışa, özgürlüğe ve toplumsal adalete evrilmesi, sadece örgütsel bir karar değil; aynı zamanda siyasal aktörlerin demokratik olgunluğu, toplumsal sorumluluk bilinci ve hukuk kültürünün güçlendirilmesiyle mümkün olacaktır.

Kürt siyasal hareketi, artık geçmişin mirasını sorgulayan, merkeziyetçiliği, ataerkilliği ve mirlik zihniyetini aşan yeni bir demokratik kültür inşa etmekle yükümlüdür. Özgürlük, yalnızca devletten talep edilecek bir hak değil; aynı zamanda toplumun kendi iç yapılarında da üretmesi gereken bir değer haline gelmelidir. Bu yönüyle PKK’nin feshi, bir son değil; demokratik bir geleceğin başlangıcıdır.



Mehmet Kaya

13.05.2025


Bu Makale 202 defa okunmuştur.