IŞİD’in doğuşu, Kürtler, Ortadoğu… Örgütün jeopolitik anatomisi!

IŞİD’in doğuşu, Kürtler, Ortadoğu… Örgütün jeopolitik anatomisi!

PeyamaKurd - Dünyadaki siyasetçiler ve politikacıların yanı sıra insanların çoğunluğu, ana hatlarıyla IŞİD terör örgütü hakkında temel bilgiye sahiptir. Buna karşı politik manada sergilediği ölçü ve yaklaşım; yine çocukluk hayallerine karşı yaşadığı ihanetin ölçüsü belirginlik kazanacaktır.

IŞİD’in örgütlenmesine, kendini üretme koşullarına ve geçiş yaptığı alanlardaki ilişki/yaklaşımlarına dair özetler mikro anlamda kısa tutulabilir lakin makro anlamda sayfalarca izah edilebilir, detaylandırılabilir.

IŞİD örgütlenmesine duyulan temel ihtiyacın; konsepte dahil devletlerin, küresel güçlerin, sistemsel olarak yaşadıkları ekonomik-politik zorlanmalarının ihtimallerini, bertaraf edebilme, aleyhlerinde gelişen ekonomik-siyasal süreci tersine çevirebilmek amacıyla, uluslararası hukuk normlarını da çiğneyerek, gayri meşru olduğunu bildikleri halde, bir gizli güç yani; kendilerinin de pratiklerini üslenmeyecekleri illegal bir güç örgütleyerek hiçbir kural, yasal ölçü tanımayarak insanlık dışı, vahşi terör saldırıları gerçekleştiren insanlık suçlusu bir terör örgütünü oluşturmuşlardır.

Hukukun egemen olduğu devletlerin böyle illegal terör örgütleri ile ilişkilenmeleri açık ki tarihsel bir çelişki ve insanlık suçuna ortak olma durumunu ifade etmektedir. Ne yazık ki, yaşanan gerçekliğin büyük oranda böyle olduğunu vurgulamak lazım. İşte IŞİD Terör Örgütü süreci ile yaşanan; her açıdan uluslararası çelişki yumağının da su yüzüne çıkışı olmaktadır.

***

IŞİD, Kürtlere karşı saldırı amacıyla kurulmuş ve Kürtleri yok ederek, Orta Doğu’da siyasi erişime egemen olmak hayali ile bazı ülkeler tarafından müdahale ihtiyacı duyulan zamanda, saldırıya geçirilmiştir.

Örgüt, İslamiyet’i benimsemekte, terörizm faaliyetlerini ise bölgede kendi kurduğu bir sistem ile ilerletmektedir.

Asosyal özneler, örgüte daha çabuk kanma potansiyelini oluşturuyor. Mevcut gelişmeler ve örgütün durumu daha çok sahiplerinin kontrolünden çıktığını, farklı güçlerin kendi çıkarları için de kullandıkları bir yapı olduğuna işaret ediyor.

IŞİD bu haliyle, insanlık açısından COVİD-19 gibi bir tehlike; toplumsal bir PANDEMİ gerçeğini oluşturmaktadır.  IŞİD’e karşı mücadele konusunda ise, genel olarak tutarsız bir yaklaşımın egemen olduğunu belirtmek lazım.

Şöyle ki; Ortadoğu’da, ideolojik-politik olarak IŞİD’i stratejik olarak yenilgiye uğratacak biricik güç, Kürt siyasal örgütlenmesi ve askeri gücüdür.

Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve Güney Kürdistan askeri gücünün, terör örgütü IŞİD’e karşı geliştirdiği mücadele konusundaki tutumu, tüm bölgenin terör eğiliminin temel taşlarını yıktığını ve geliştirdiği sistemin, tüm bölgenin toplumsal aydınlanmasını sağladığını, insan haklarını garantiye aldığını belirtebiliriz.

Ortadoğu’nun bütününde demokratik gelişimin ve aydınlanmanın öncülüğünü yapmaktadır. Örgüt, gizli mahzenlerde ve müttefiki olduğu devletlerin cami, medrese, dergâh, kuran kursu, kız kuran kursu vb. resmi isimlendirdiği yerlerde çok tehlikeli şekilde kendini üretmektedir.

***

IŞİD, Avrupa kapısı olarak Türkiye’de konumlanmış durumda. Barındığı, Avrupa’ya geçişini sağladığı ve kendini ürettiği, en rahat hareket ettiği alan Türkiye’dir. Türkiye’yi kendileri için stratejik müttefik kabul görüyorlar onun da ötesinde söz konusu bağ, bir iç içe geçişi ifade diyor. Başka bir kapıdan bakarsak Hizbullah’ı da IŞİD’den ayrı düşünmek mümkün olmamaktadır.

Kürdün siyasallaşmasını önlemek ve Kürdü imha etmek, demokratik haklarına inkârcı ve imha edici yaklaşan AKP iktidarı, Kürt demokratik muhalefeti imha etmek amacıyla, devletin gücünü kullanarak radikal İslamcı anlayış ile din görevlilerinden bir ordu oluşturmuştur.

AKP iktidar sürecinde Türkiye’de oluşturulan -İslamcı provokatif- terör ortamı ile devlet tarafından her türlü imkana sahip duruma getirildi ve kendini sürekli üretmesi de desteklendi.

***

Türkiye’nin bu konuma gelmesinde en büyük aktörlerden birisi de Ahmet Davutoğlu’nun kendisidir. AKP iktidarının atamalı Dışişleri Bakanı olarak belirlenen Ahmet Davutoğlu, Orta Doğu’daki tüm İslamcı radikal örgütler ile yakınlaşarak, ittifaklar kurarak Türkiye’yi İslamcılara peşkeş çeken bir ortam hazırladı. IŞİD, Orta Doğu’da silahlı katliamlara geçtiğinde, en büyük desteği Türkiye’den almıştı.

IŞİD’lilerin kendini en rahat hissettiği ülkelerin başında geliyor Türkiye. Öyle ki; Moskova katliamını yapan Tacikistanlı IŞİD’li, Türkiye’de ortaya çıkmıştı. Bu durum, “buzdağının” ancak “kum tanesi” kadardır.

***

IŞİD terör örgütünün, Kürtlere saldırmasını Hitler ordusunun Rusya topraklarında “General Kış!”a saldırısını hesaplayamaması ile eş tutabiliriz. Şöyle ki; IŞİD, Kürtlerin de askeri gücünü, örgütlenme temelinde, demokratik insani, ulusal, siyasal haklarını korumak için her direnişi gösterebilecek düzeyde olduğunun derinliğini hesaplayamadı.

Kürtlere saldıran teröristler Kürtlerin, ‘Rojava’da, ve Güney Kürdistan’da Kürtlerin direnişi ile yenilgiye uğratıldı. Bu zafer tabii ki insanlığın zaferidir. İnsanlığın başına bela olmuş IŞİD terör örgütünün, Kürt direnişçileri tarafından yenilgiye uğratılarak, Kürtlerin insanlığa sunduğu bir zafer, özgürlük zaferi, demokrasi zaferidir.

IŞİD’in, Kürtler tarafından yenilgiye uğratıldıktan sonra, Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçişleri daha da hareketlendi. Türkiye’de yaratılan İslami ortam niteliği ve Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden oluşturulan örgütlenme, IŞİD’in arayıpta bulamadığı bir ortam olmaktadır.

Türkiye’nin örgüt mensuplarına destek olduğu saklı değil. Başta, Suriye sınırı boyunca tüm il, ilçe ve köylerdeki diyanet çalışması özel statüye alınarak istihbarat elemanları, imam, din hocası vb… görevlendirmeler yapıldı.

Cami ezanlarının sesi çok daha aşırı yükseltilerek, insanların ürküntü ve rahatsızlık duyacağı ortam yaratıldı. Evleri camiye kakın olan ailelerin çocuklarında, ani yüksek ezan sesi nedeniyle travmaların oluştuğunu ve ailelerin mahalle baskısı korkusundan seslerini çıkaramadıklarını belirtmek gerekir.

Böyle bir ortamda okullarda verilmekte olan zorunlu din (islamist) eğitimin, insanları küçük yaşlarda, dini örgütlenmelere yönlendirdi…

Bunun yanı sıra; (özellikle Kürtlerin yaşadığı yerlerde) Kuran Kursu’ adı altında dini eğitime yönlendirilen çocuklar, öldürülen IŞİD lideri Bağdadi’nin isminin açıktan yazılı olduğu kitaplar, Batman, Diyarbakır, Antep, Urfa, Bingöl vb… kentlerdeki camilerde, dini kurslarda materyali olarak kullanılmaktadır.

Türkiye’nin gelişmiş şehirlerinde ise çok daha profesyonel örgüt hücrelerinin konumlandığını belirtmek gerekir.

Türkiye’nin IŞİD’leşme politikalarını çözememiş bir Avrupa’nın, IŞİD’ın gelişimine ve ömrünün uzamansına neden olduğu görülmeden IŞİD terör örgütünün bitmesi ve insanlığın gündeminden çıkarılması çok daha uzun zaman alacaktır ve bu süreçte yaşanan sıkıntılar, katliamlar, can kayıpları…

Ne yazık ki sürecektir. IŞİD’in her açıdan ve her yerde nihai yenilgiye uğratılması, insanlığın gündeminden çıkarılması için çok ciddi bir mücadele gerekiyor.