Tişrin Baraj'ına yapılan saldırılar ve yeni bir insani krizin sesleri...
PeyamaKurd - Suriye iç savaşın patlak vermesinden bu yana Türkiye, Suriye'deki çeşitli faaliyetler altındaki silahlı radikal milis yapıları destekleyerek Neo-Osmanlı politikasını sürdürdü.
Bu gruplar Türkiye adına bir nevi vekalet savaşı yürüterek, Türkiye adına dolaylı müdahale ederek Suriye topraklarını kontrolüne aldı.
Suriye'deki Baas rejiminin düşmesinden sonra Türkiye, özellikle Kuzey ve Doğu Suriye'deki (Rojava) bölgelere odaklanarak askeri saldırılarını yoğunlaştırdı. Türkiye, son 40 gündür özellikle Tişrin Barajı ve Kara Kuşak Köprüsü'nü hedef alıyor.
Tişrin Barajı, Suriye'nin hem su hem de elektrik açısından en hayati kaynaklarından biri. Rojava’da milyonlarca sakinin yaşadığı bölge için hayati bir altyapı parçası olarak hizmet ediyor.
Tişrin Barajı'nın stratejik önemi
Tişrin Barajı, Halep’e yaklaşık 90 kilometre uzaklıkta yer almakta. Fırat Nehri üzerinde kritik bir noktadır. Baraj, Rojava’yı güneye bağlayan ve Irak'a uzanan su yolu üzerinde stratejik bir konuma sahip. Bu da barajı, bölgedeki hem su hem de enerji kaynaklarını kontrol etmek için önemli bir merkez haline getiriyor.
Ayrıca, yaklaşık 630 megavat elektrik üreten bir hidroelektrik santraline ev sahipliği yapmakta. Bu, onu Suriye'nin en önemli elektrik enerjisi kaynaklarından birisi yapıyor. Rojava’daki elektrik tedarikini istikrara kavuşturmada da hayati bir rol oynuyor.
Baraj, binlerce hektarlık tarım arazisine sulama suyu da sağlıyor. Bu durum, nüfus için gıda güvenliğine katkıda bulunur ve çevredeki alanlardaki tarımsal ekonomiyi de güçlendiriyor.
Türkiye'nin hedefinde ne var?
Türkiye, Tişrin Barajı'nı Fırat Nehri'nin akışını kontrol etmek için kritik bir fırsat olarak görüyor. Bu nehir hem Suriye hem de Irak için hayati önem taşıyor.
Türkiye, barajın kontrolünü ele geçirerek önemli avantaj elde etmek istiyor. Ankara kontrol sonucu, komşu ülkelere olan politikasını su tedariki üzerinden şekillendirecek. Türkiye, potansiyel olarak suyu, bu ülkeleri taleplerini veya politikalarını kabul etmeye zorlamak için politik veya ekonomik bir araç olarak kullanabilir.
Türkiye'nin Tişrin Barajı'na yönelik saldırıları ayrıca enerji kaynaklarının kontrolünü de hedef alıyor. Barajın ürettiği elektriği kontrol ederek, politik ve ekonomik şartlarını dayatma gücüne sahip olacak.
Türkiye ve Rojava politikası
Bu durum, özellikle elektrik tedariki için baraja büyük ölçüde güvenen Kuzey Suriye'deki Özerk Yönetimi etkileyebilir.
Ayrıca, Türkiye'nin temel amacı Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (Rojava) deneyiminin kazanımlarının önünü kesmek. Baraj, özerk yönetim tarafından kontrol edilen topraklarda yer almaktadır.
Rojava modelinin tüm ülkeye yayılma potansiyeli de bulunuyor. Bu da Türkiye'nin bölgesel hırslarına doğrudan bir meydan okuma oluşturuyor.
Türkiye, özerk yönetimi zayıflatmak için Baraj'ın kontrolünü ele geçirmeye çalışıyor. Ayrıca, Suriye içindeki stratejik bölgelerdeki varlığını sağlamlaştırmaya çalışıyor. Bu, bölgesel etkisini artırmak ve komşu devletlere yayılmak için tasarlanmış daha geniş bir politikanın parçası.
Bu strateji, Türkiye'nin "Misak-ı Milli" paktı ile uyumlu. Milli Paktı, Suriye'deki Halep, Rakka, Deyrizor ve Haseke gibi şehirlerin yanı sıra Irak'taki Musul, Kerkük ve Irak Kürdistan Bölgesi gibi şehirleri Türk topraklarının bir parçası olarak öngörüyor.
Türkiye, bu hedeflere ulaşmak için çeşitli araçlar ve gerekçeler kullanıyor. Bu bölgelerde askeri üsler kurmayı, bunlar üzerinde kontrol sağlamayı ve demografik yapılarını değiştirmeyi hedefliyor.
Son 40 gündür Türkiye ve “Suriye Milli Ordusu” (SMO) içindeki milis yapılar, Tişrin Barajı'na yoğun saldırılar başlatmış durumda.
Tişrin Barajı’nın çökmesinin yıkıcı etkisi?
Türk saldırıları nedeniyle Tişrin Barajı'nın çökmesi, büyük çaplı bir felakete yol açacak. Bu felaket, Suriye'nin yanı sıra komşu ülkeleri de etkileyecek. Fırat Nehri üzerindeki hayati barajlardan biri olarak, yıkılması yıkıcı sellere neden olacak ve yaygın hasara yol açacaktır.
Ciddi insani sonuçlara da yol açacak. Taşkınlar on binlerce sakini yerinden edecek, onları evsiz bırakacak ve tarım arazilerini yok edecek. Ekonomik olarakta, barajdaki hidroelektrik santrali tamamen devre dışı kalacak. Yaygın elektrik kesintilerine neden olacak.
Sivillere yönelik saldırılar
Yerel vatandaşlar, Türkiye'nin Tişrin Barajı'nın kontrolünü ele geçirmesini önlemek için harekete geçti. Halk Ankara’nın kontrolünün, Rojava’da yüz binlerce sakinin hayatını ciddi şekilde etkileyebileceğinden endişe ediyor.
Barajı korumak için toplanarak vardiyalar şeklinde nöbet tutuyorlar. Amaçları, Türk savaş uçaklarının ve İHA’larının barajı hedef almasını ve yok etmesini engellemek. Bu çabalara rağmen Türkiye, barajda konuşlanmış sivillere saldırılar düzenlemekten geri durmuyor.
Şam ve uluslararası toplumun sessizliği?
Türkiye'nin Tişrin Barajı'na yönelik saldırılarına rağmen, Şam'daki geçiş hükümeti sessizliğini korudu. Bu saldırılar insan kayıplarına yol açtı ve barajın çökmesi de dahil olmak üzere Suriye için önemli riskler oluşturdu. Böyle bir olay ülke için felaket sonuçlar doğurabilir.
Hükümet şimdiye kadar Türkiye'nin, Suriye topraklarındaki askeri eylemleriyle ilgili herhangi bir açıklama yapmadı veya bir pozisyon ifade etmedi. Bu sessizlik, hükümetin Suriye'nin egemenliğini ve halkını koruma taahhüdü hakkında birçok soru gündeme getiriyor.
Ayrıca, uluslararası toplum Türkiye'nin saldırıları konusunda net bir duruş sergilemedi. Bu eylemsizlik tehlikeli bir mesaj gönderiyor ve Türkiye'yi Suriye topraklarındaki askeri operasyonlarını sürdürmeye teşvik ediyor.
Bu Haber 286 defa okunmuştur.