Nuri Çelik yazdı, Kılıçdaroğlu ve CHP'nin yaptıklarına ne demeli..

Öncelikle Kılıçdaroğlu ve CHP'nin yaptıklarına ne diyeceksin!

Yüzde yirmi beş oy oranının üzerine çıkmamaya ve muhalefeti kimseye kaptırmamaya yemin etmiş görünüyorlar. (Bu yüzde yirmi beş oranı kendi ifadeleri) Eğer gerçekten yemin etmişlerse politikaları çok doğru. Ya da onların bildiği ama bizim bilmediğimiz devlet sırrından dolayı böyle davranıyorlarsa bir şey diyemem; o zaman da doğru! Yoksa sosyal demokratım diyen bir parti, bir kaç yıl içinde üç kere tarihin akışını değiştirecek dönüm noktalarında, inanılmaz ciddi hatalar yapar mı? Böylesine yan çizer mi?

Böylesine kaypak, korkak, beceriksiz olur mu?

Bir; Gezi Olaylarında yan çizdi, net tavır koyamadı. Ağzım açık kaldı.

İki;15 Temmuz'u yanlış okudu, iktidarın ekmeğine yağ sürdü. Sonra kıvırmaya çalıştı, yağı yüzüne gözüne bulaştırdı ve iktidar tarafından alay konusu oldu. Hani şu Yenikapı ruhu demogojisi falan;CHP’li olmamama rağmen; hırsımdan tepindim durdum. Senin Yenikapı'da ne işin var, bay Kemal.

Üç; ‘Zeytin Dalı’ Hareketi! Yemedi içmedi iktidarın ardına takıldı, savaş çığırtkanlığı yapıyor. Yahu bir sosyal demokrat parti halk ne der korkusuyla savaşı nasıl böyle patavatsızca destekler! Söylenenlerin tümü doğru olsa bile diyalog ve barışı önermez mi?

Savaşı önlemek için bir çaba harcamaz mı?

İnsan, barış isteyen demokrat, barışçıl insanları, kurumları, kuruluşları, sivil toplum örgütlerini, savaşa karşı olan kitleleri böylesine yalnız bırakır mı, daha sıkı baskı yemelerinin önünü açar mı?

"Haydi kahramanlar, siz savaşa gidin, biz de size dua edeceğiz!" demek ne demek! Duayla muayla olacak iş mi bu?

Ben ne diyeyim size...?

Formül: Demokrasi, diyalog, barış...

Ama ben nedenini biliyorum! Yemin etmişsiniz yüzde yirmi beşin üzerine çıkmayacaksınız. Milliyetçi, ümmetçi halk kesiminden gelme olasılığı olan oyları kaçırmamak için iktidarın belirlediği gündemin etrafında dans ederek siyaset yapmaya uğraşıyorsunuz. Ve de arada bir  söylem biçiminden dolayı içi boşaltılmış Atatürkçülük sloganlarıyla siyaset yapıyorsunuz! Bari adınızı değiştirin. Hiç mi biriniz, hadi komünizmi, sosyalizmi orada bırakın, sosyal demokratlığın nasıl bir şey olduğunu incelemediniz?

Hiç mi biriniz sosyal demokrasinin uygulandığı ülkelerde bu işin nasıl yapıldığını merak etmediniz?

Dışarıdan bakıldığında, "bu arkadaşların kendi aralarında diyaloğu yok ve bunlar sosyal demokrasiyi bilmiyorlar" görüntüsü var. İnanın öyle görünüyorsunuz. İftira etmiyorum size. Bakın iktidar bile sizin böyle muhalefet yapmanızı istiyor. Çok memnunlar ve bu nedenle de patavatsız davranıyorlar. Sizin siyasetinizi çok yahşi görüyorlar. Kasten bağırıp çağırıyorlar ki siz bu siyasetin doğru olduğunu sanasınız ve böyle sürdüresiniz. Bu siyasetiniz onların iktidarının güvencesi durumunda. Biraz kıpırdayın. Bu anlamda "Adalet Yürüyüşü" güzel bir örnek. Ama çömelmiş, sinekleri kovan deve gibi sonu gelmedi! Sinekleri kovdu ve geviş getirmeyi sürdürüyor. Nice kervanlar gelip geçti siz hala rahatsız eden sineklerle uğraşıyorsunuz. Ha, deyin ki "kardeşim biz sosyal demokrat falan değiliz. Her ne kadar Atatürkçülüğün ardına sığınıyorsak da bizim hedefimiz sağdan yani milliyetçi ve ümmetçi kesimden alabildiğimiz kadar oy almak, alamazsak da kemikleşmiş oylarla muhalefette idare etmektir."  O zaman tamam. Ama bu şekilde politika yapacaksanız lütfen sosyal demokrat olmadığınızı söyleyin, biz de bilelim! İnanın siz dilinizden düşürmediğiniz Atatürkçülüğü de rezil ettiniz. Siz, ne yazık ki sizce ilerici olan Atatürkçülüğü de gericileştirdiniz! Örnek mi? En tazesinden: CHP'nin İstanbul il başkanlığına seçilen Canan Kantarcıoğlu farklı bir şeyler söylemeye kalktı. Yani  çömelmiş, yerinden kıpırdamayan deveye farklı komutlar vermeye çalıştı ayağa kalksın, iyi kötü yola düşsün diye. Ötekilerin söyledikleri yetmiyormuş gibi kendi içinizde söylemediğinizi bırakmadınız. Elinizden gelse bir kaşık suda boğup, ırkçıların, şeriatçıların önüne atacaksınız! Ne yaparsanız yapın onlar size oy vermez. Onlardan korkmaktan, onlara yaranmaya çalışmaktan vazgeçin!

Gözünü sevdiklerim, son elli yılda Türkiye demokrasisine ne kattınız? Yaşamı boyunca Kürt sözcüğünü kullanmayan ve kullanmadan ölen ama Fettullah Gülen'den medet uman, ona yaranmaya çalışan en babayiğit sosyal demokrat Bülent Ecevit'in ya benim ya da hiç kimsenin değil politikası Kenan Evren gibi nurtopu bir diktatörü doğurmadı mı? (Demağojinin önünü kesmek için ekleyeyim: Elbet tek neden değil. Demek istediğim, uluslararası oyunu bozabilseydi büyük siyasetçi olurdu) Sosyal demokrat düşünceyi yaşama geçirmesi gerekirken kendisine oy veren Kürtlere ve Alevilere nasıl olsa bana oy veriyorlar vefasızlığıyla sırt çevirip milliyetçilere ve ümmetçilere oynaması geleneği CHP'de sürüyor.

Sosyal demokrat ideolojiye uygun davranmaları gerekirken gözlerini milliyetçi ve ümmetçi seçmene dikerek politika yapmaya çalışmak bir ileri iki geridir. Çünkü onların milliyetçi ve ümmetçi duygularını okşayarak, ya da onlar gibi görünmeye çalışarak oy avcılığı yapmak onları sana doğru getirmez, seni onlara doğru götürür! Nitekim... Şeriatçılar amaçlarına uygun bir şekilde davranmakta, ilkokullarda bile şeriatı meşrulaştırmakta; ırkçılar ırkçılıklarının üzerine ırkçılık katarak ilerliyorlar. Onlar ırkçılığın ve şeriatçılığın kralını yapıyorlar. O nedenle şeriatçıların ve ırkçıların tozuna bile yetişemezsiniz. Sizin yapacağınız şey oralara yaranmaya çalışma yerine; Alevi ve Kürt olduğunu söylemekten korkma yerine sosyal demokrasinin mecrasında akmaya çalışmaktır. Üstelik yolunu yitiren fillere yol gösteren karıncalar gibi önünüzde çok güzel bir örnek de var. Ovacık ve Belediye Başkanı Fatih  Mehmet Maçoğlu! Mübarekler! Ovacık'ı inceleme hiç aklınıza gelmiyor mu? Değişimin nasıl olduğunu hiç merak etmediniz mi?

Fazla mı yüklendim ne?! Yok yok iyidir. Bunların uyanacağı yok!

En iyisi ben lafı uzatmadan size iyilikte bulunayım; akıl vereyim! Belki bize de azıcık yararı dokunur: Önünüzde ortadan, ılımlı soldan, komünizme uzanan uzun ve geniş bir alan var. Bu alan bugün dağınık, karışık, düzensiz ve siyasi olarak çok kötü durumda. Oysa seçmen potansiyeli olarak yüzde otuz, otuz beş oranına sahip. Doğru politikalarla bu oran bugün için yüzde kırkı aşar.  Onun için yüzünüzü yüz seksen derece çevirmenizi öneriyorum. Artı, hak, hukuk ve adalet söylemlerini de daha fazla ayağa düşürmeyin! Ayıp oluyor. Necdet Calp bile 1983 yılında çok kötü koşullarda, 12 Eylülün yoğun baskısı altında yüzde otuz oy aldı. Anlıyorum, yeminlisiniz yüzde yirmi beşin üzerine çıkmayacaksınız. Sizden ricam bu inadı bırakın. Daha doğru politikalarla bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olmayı amaçlayın. İnanıyorum, azıcık bu ülkeye demokrasinin kokusu gelsin diye büyük bir kesim de size yardımcı olacaklar. Onlar kimler mi?  Barışı, insanca yaşamayı, eşitliği savunan, sosyal demokratlar, sosyalistler, komünistler.

Korkmayın, kazançlı çıkarsınız...

HDP ah, HDP! Her nedense HDP'yi sokakta yaşamak zorunda bırakılan çocuklara benzetirim. Özü doğru olan, mayası sağlam olan ama anası babası tarafından sokağa atılan çocukların çırpınışına benzeyen yöntemlerle siyasi çalışmalar yapan, ayakta durmaya çalışan, yer yer Türk milliyetçiler tarafından bile acınacak duruma düşürülen HDP ne yazık ki bir yandan anasının babasının bir yandan da devletin, polisin, askerin, bekçinin, korucunun kıskacı arasında kaldı. Hem anne baba hem de devlet ortak suç işleyerek suçları onların üzerine atarak darmadağın ettiler. Belediye başkanlarından başlayarak yapılan kıyım karşısında anne baba ve aile ses çıkarmadı. Çünkü onlar doğru yönlendirmedi bu çocukları!  Selahattin Demirtaş'a kadar içeri atıldı, ses çıkarılmadı. Demek ki bu düzenin sürmesi için yapılan itifakların örtbas edilmesi için alana sürülmüş bu insanlar. Onları suçlamak çok kolay. Süreçten sadece bir örnek: Hendeklerin kazılmasında ve sonrasında sorumlu kimdi? Sur'un yıkılmasını sağlayan şiddet ve karşı koyma kimin işine yaradı? Karşı konulmasaydı Sur yine yakılıp yıkılacaktı ve bu yıkım her durumda olacaktı. Ancak o zaman devletin gerçek yüzü ortada kalacaktı. Bahçeli diyor ya, "ya yıkacaksın ya yakacaksın!" Karşılıklı hem yaktılar, hem yıktılar bedelini de halka ve sokakta yaşamak zorunda bırakılan çocuklara ödettiler. Bir gün bu yapılanlar öğrenilecektir.

AK Parti mi? Yok, AK Partiye laf yok. Onlar dinlerine, peygamberlerine, kitaplarına uygun siyaset yapıyorlar...

 

Nuri Çelik

13.04.2018


Bu Makale 42161 defa okunmuştur.