Korkudan konuşur, korkudan sessizleşiriz!

En onurlu ve insani olan; korkularımızı sesli dile getirmektir. Böylece sesimizi birileri duysun diye yayarız.

Gündemde korkunç olaylar var ki görmeye ve derinlemesine incelemeye bile korktuğum yazılar ve görüntüler mevcut.

Bazen haber başlıklarını okumak bana yabancı gelmeyen düşünceleri hatırlattı.

Protesto gösterisinde bile kadınların üstüne bıçakla yürüyen birini duyunca bu kadarına da müsaade etmeyin artık diye isyan ederken dahi nefes aldırmıyorlar.

**

Nasıl böylesine bir uçurum olabiliyor?

Yaşamak nasıl böyle hiyerarşik olabiliyor anlamak mümkün değil!

Anayasa, haklarımızı maddeler halinde belirliyorsa kadın ve çocukları korumasız toplumun kirli eline nasıl böyle teslim edebiliyor?

Bizler, nasıl bir toplumun parçasıyız? 

Dünyamız sosyal medyadan oluşmuyor aksine gerçeklerin tam merkezinde yaşıyoruz.

Karar ve yönetim merkezinde olan yetkili kadınların öncelikle bu olayları içselleştirmeleri gerekiyor.

**

Daha sonra hepimiz sonuca ulaşmak için toplumsal olarak bir ağızdan, bir kalpten konuşmalıyız.

Yaşanan olaylara dair empati kuruyoruz.

Bir ömürlük duygularımız ve özveriyle büyüttüğümüz çocuklarımızı koruyamazsak korkusu zihnimize yerleşmiş bile…

**

Hiç uğruna ölmek belki de…

Her ölüm kendi içinde çaresizdir. Fakat ölümü, ölüm olarak kabul etmemek en çaresiz olandır.

Kadınların hiç yoktan öldürülmelerini hiçbir tarih hiçbir anayasal gerekçe kabul ettiremeyecek.

**

Şairin de dediği üzere:

"Eğer yol yanlış ise rehber bir işe yaramıyor

Kafeste dünyaya gelirsen, kanat işe yaramıyor…”