Said-i Kurdi’den dermansız derde deva…

Yıl 1910, Bediüzzeman Said-i Kurdi Van’dan Antep’e kadar yazdan kışa bir yolculuk yapar. Bu yolculuk sırasında Kürt aşiret reisleri, bölgenin önde gelen şeyh, molla, akil insanların yanı sıra aynı zamanda avam ile söyleşilerde bulunur.

Bu söyleşi soru cevap halinde gerçekleşir. İşte bu söyleşileri Bediüzzeman 1911 de kitap haline getirir ve ismini de Kürt Reçetesi ya da Munazarat diye adlandırır.

         Bu söyleşinin can alıcı sorularından birisi de şudur:

Soru- İstibdadın (Totaliter) çirkinliğine, Meşrutiyetin (çoğulcu-Katılımcı) bu derece iyiliğine delilin nedir? Bu sorunun cevabı aslında bir millete istikamet gösterecek mahiyette olması gerekir ki Bediüzzaman da tam bu şekilde cevap verir ve der:

Cevap-Sizler avam olduğunuzdan hayalinizle tefekkür, gözünüzle akıl ettiğinizde, örnek ve temsil size somut delilden daha ziyade ikna edicidir. İşte ikisinin mahiyetlerini misal ile örneklendirip göstereceğim. İşte biliniz.

Hükümet doktor gibidir. Millet hastadır. Farz ediniz ben şu çadırda oturmuş bir doktorum. Şu etraftaki her bir köyde -Allah etmesin- birer ayrı ayrı hastalık var. Ben onu teşhis etmemişim. Hem de yerimde kalkmamam için rahatsızlığımı istemeyen dalkavuklardan ve yalancılardan başka kimseyi görmemişim. Şu halde şu köylere, tanımadığım bir hastalığa, görmediğim bir hastaya gönderdiğim reçetesiz, ölçüsüz bir ilacı kullanan, acaba şifa mı bulur veyahut da ölür?

Evet “ölmeden önce ölün” sırrına karanlık ve zülüm getirici sayesinde mazhar oldunuz.

**

İşte her köye böyle ilaç göndermek. Hatta açlık hastalığı ile karın ağrısına yakalanan emsalinize hazım ilacı ile yardım etmek yahut eşkıyalık ve düşmanlık derdiyle iltihap olmuş vücuda, iltihabı çoğaltacak hamidilik (bugünkü koruculuk sistemi) icra etmek... vb.

Acaba bu bir tedavi mi olur yoksa zehirlendirmek mi? Aslında ölüm meleğine davetiye çıkartmaktır. İşte İstibdadın (totaliter, tek kişilik) mahiyeti ve iç yapısı budur. Ve bu yapıya II. Abdulhamid`i oturtarak, millettin derdinden habersiz, yerinden kalkmayan, korku ve endişenin yanı sıra keyfi ve şüpheci yaklaşımlarda bu istibdada kuvvet verdiğini beyan ettikten sonra, sorunun hürriyet ve özgürlükler bölümünün cevabına bir göz atmakta fayda var. Şunu unutmamak gerekir ki; Bediüzzaman Seid-i Kurdinin hürriyet ve fikir özgürlüğüne bakışı ile ittihatçıların hürriyet anlayışı ile taban tabana bir zıtlık mevcuttur. Zira Seid-i Kurdi’nin İttihatçılar tarafından askeri Mahkeme (Divan-i Harb-i Örfi) ikdam istemi ile yargılamaları da bunun bir delilidir.

**

Said-i Kürdinin devlet içeresindeki özgürlüklere bakışı ise şöyledir:

Amma zaruriyetten İslam hükümetinin (dönemin II.Meşrutiyeti kast edilerek) hedef  maksadı olan meşru Meşrutiyetin örneğini isterseniz: Farz ediniz ben bir doktorum. Şu çadırı da bir eczane kabul ediniz. İçindeyim. Bütün köy ya da evlerden çeşit çeşit hastalıkları teşhis edilmiş, reçetesini yazdırmış, enfeksiyonlu bir adam yanıma gelir, reçetesini ibraz ediyor ki; “cehaletle baş ağrısı var” yazılıdır.

Ben dahi fen afyonunu (Fen ilimlerini narkoza benzetme) başlangıçta ana lisanlarının zarfında, bilahare devletin resmi diline çevirerek veriyorum.  Bir başkası reçetesini gösteriyor ki; Kalp hastalığı olan manevi (dini) zafiyet var. Ben de ona fen ilimlerini dini ilimlerle bütünleştirerek bir macun yapıyorum. Eğitimcilerin ellerine veriyorum ve gönderiyorum. 

**

Diğer bir hastada düşmanlık ve ihtilal sıtma hastalığı var. Bende milliyet fikrini on da uyandırıp aydınlatarak, tesirli bir ilaç gibi adalet ve sevgiyi o aydınlık ile karıştırıp sülfat ilacı gibi bir ilaç veriyorum. İşte böyle bir doktordur ki, vatan hastanesinde çaresiz vatan evlatlarını yok olmaktan kurtarıyor.

İşte Kürd halkının bugün giriftar oldukları hastalıklar 114 yıl öncesinden bu yana hala devam etmektedir. Bu reçetede sunulan kronik hastalıklara karşı yönetici ve halkın dikkatlerine sunmak mütehassıs doktorların işidir ve halkına 114 yıl öncesinde tımarhane ve hapishanelerdeki işkenceleri bedel ödeyerek duyurmuştur.

Hastalık aynı, tedavi belli ve reçete de hazır.

Ey şerefli kahraman Kürt halkı!

Sizler de uyanın!

Zira, “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse başındaki adil idareciyi de diktatör yapar.”

Ve selam…


Hüseyin Naci 

08.02.205


Bu Makale 89 defa okunmuştur.