Yaşanan son süreç ‘Tilki ile Yılan Kardeşliği mi?’

Anonimde anlatırlar, bir gün memleketlerinde baş gösteren kıtlık neticesinde, tilki ile yılan göç etmek zorunda kalıp yola revan olurlar. Belli bir merhale kat etikten sonra bir nehir suyu ile karşılaşırlar. Karşı tarafa geçmeleri gerekir.

Bu durum tilki için büyük sorun teşkil etmese de yılanın karşıya geçmesi mümkün görünmüyor. Haliyle uzun yol yorgunluğu ve buna açlık da ilave edilince yılan kirli planlarını devreye koymaya ve tilki için hinlikler düşünmeye başlar. Başlar tilkiye yalvarmaya.

-Tilki kardeş biz uzun zamandan beri kardeşiz. Beni bu diyarlarda yalnız bırakma, kardeş kardeşi terk etmez, yapma etme...

​-Tilki insafa gelir ve yılandan sorar peki yılan kardeş seni suyun karşı tarafına nasıl geçireyim ne yapmamı istersin?

​Yılan baştan beri kurnazlığını düşünmüş ve tilkiyi yemenin planlarını çoktan devreye koymuştur.

​-Yılan der fedakar kardeşim, değerli yoldaşım bu nehri geçene kadar sana sarılayım. Suyu geçtikten sonra kardeşliğimiz yine baki kalsın. İyi niyetinin kurbanı olan tilki, yılana güvenmemesine rağmen kerhen de olsa yılanın bu planını onaylar ve yılan tilkiye sarılır. Suyun ortasını geçince tilki bakar ki yılan gittikçe tilkinin boynunu sıkmaya başladı. Kısa bir müddet sonra tilki yılana nefes almaktan zorlandığını söylese de yılan asıl niyetini tilkiye açıklar ve kendisini yemek istediğini beyan eder.

​Tilki düşünür ve ne tür bir hata yaptığını geç de olsa anlar ve der;

​-Yılan kardeş, birlikte uzun bir yolculuğa başladık. Demek ki benim de nasibim buraya kadarmış. Kanım sana helal olsun. Madem biz kardeşiz ve senin o şirin gözlerini çok severdim. Bari başını uzatıver müsaadenle o güzel gözlerinden öpüvereyim, ondan sonra yersen de beni kanım sana helal olsun.

Yılan başını tilkiye uzatır uzatmaz tilki beklenmedik bir hamle ile yılanın kavasını kapar ve gövdesinden kopartır. Haliyle yılanın cansız bedeni tilkiden ayrılır. Tilki yılanı yol üzerinde dümdüz uzatarak, Kardeş ola düz gerek der ve yoluna devam eder.

​Kıssadan hisseye dönecek olursak, bir deli bir kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkartamaz.

**

Evvela gündemi meşgul eden ‘’Kürt Sorunu’’ serüvenini iyi tahlil etmekte fayda vardır. Sorarım tüm akıl sahiplerine, acaba Türklüğü kendine kıble edinmiş ve misakı milliyi de imanın 7. şartı ittihaz eden Bahçelinin başına taş mı düştü de Öcalan çıkışı ile gündem oluşturdu?

Ya da tahayyül edemediğimiz bir plan mı İmralı’da pişiriliyorlar da Öcalan giden heyeti dinlemeden fikrini beyan ediyor? Madem konuşma, görüşme ve meclis zemini arzu ediliyor ise neden bir değerlendirme ve gözetleme komisyonundan içtinap ediliyor.

​Acaba bir tilki yılan oyunu mu oynanıyor?

Şayet ben çok önyargılı isem o halde bu soruları birlikte sormaya ne dersiniz?

1- Bir yanda iç tahkimat ve kardeşlik diyeceksiniz, diğer yanda nefret dili kullanarak ve tehdit ile mutlak teslimiyeti isteyeceksiniz...

2-Kürtlerin haklarını biz savunuruz diyeceksiniz, diğer yanda nerde bir Kürt oluşumu olursa biz müdahiliz diyeceksiniz...

3- Kandilin terk-i silah etmesini isteyeceksiniz, diğer yanda Rojava’yı düşman belleyeceksiniz

4- Örgüt kurucusu Öcalan’ı dost ilan etmeye varsınız, diğer yanda (SPK göre) Demirtaş’ı şeytanlaştıracaksınız...

5- Eşit yurttaşlıktan dem vuracaksınız, diğer yandan Kürtçeyi bilinmeyen dil kategorisinde değerlendireceksiniz...

Ey akl-ı selim sahipleri!

Böyle kelime-i mugalatadan müteşekkil bir süreç, süreç değil oyalamadır, tuzaktır.

Böyle bir açılım, açılım değil, bir halkı ortadan kaldırma planıdır.

**

Şayet böyle değilse:

1.Öcalan çağrısından sonra TSK askerlerini Başur’dan çekeceğini açıklama yapabilir mi?

2-Türkiye coğrafyasında olmamasına rağmen, Rojava’ya komşuluk ve dostluk eli uzatılacak mı?

Bu tür sorular kamuoyu önünde deklere edilmedikçe bu süreç şaibelidir, kandırmacadır.

Hasılı kelam Kürt anasını görmesin de ne olursa olsun…

Ve selam...


Bu Makale 436 defa okunmuştur.