Foreign Affairs analizi: Türkiye bir başarı trendi yakalamak istiyor
PeyamaKurd – Orta Doğu'da yaşanan diplomasi rüzgarı ve ABD'nin bölgeden izole edilmeye çalışılması küresel sonuçlar ortaya çıkarabilir. Türkiye, Libya ve Dağlık Karabağ'daki rollerinden sonra yeni bir yükseliş trendi yakalamak istiyor.
ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Foreign Affairs'de son dönemde Orta Doğu'da yaşanan diplomatik ilişikler ve normalleşme süreçlerini ele alan bir analiz yayınlandı.
Türkiye başta olmak üzere bölgedeki ülkeler arasından olumlu bir diplomatik gelişim süreci yaşandığı ifade edilen yazıda, yakınlaşmaların beraberinde köklü değişimleri de getireceği öne sürüldü.
Özellikle bölge ülkelerinin yakınlaşma süreçlerinde ABD'nin dışlandığına dikkat çekilen analizde, Türkiye'nin yeni bir yükseliş trendi yakalamak istediği belirtildi.
***
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, temmuz ayı ortasında Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni kapsayan ve Türkiye'nin zor durumdaki ekonomisine on milyarlarca dolarlık yatırım anlaşmaları getiren yüksek profilli bir geziyi tamamladı.
Bu gezi, sorunlu ilişkilerin ardından Türkiye ile Suudi ve BAE hükümetleri arasında giderek artan diplomatik çözülmenin doruk noktasıydı.
Bölgedeki bazı çatışmalara doğrudan ya da vekaleten askeri yaklaşımlar izleyen devletler, en azından şimdilik, çıkarlarını ilerletmek için diplomasinin daha iyi bir yol olduğuna karar verdiler.
Fakat, İran ile hem İsrail hem de bazı Arap devletleri arasında uzun süredir devam eden düşmanlık; İsrail'de aşırı sağcı bir hükümetin yükselişiyle yeni bir şiddetle karşı karşıya kalan İsrail-Filistin çatışması ve 2011 sonrası demokratik ilerlemeyi tersine çeviren Tunus da dahil olmak üzere bölge genelinde otokratik yönetimin yeniden güçlenmesiyle pekişen bölgenin zayıflatıcı etkili yönetişim eksikliği hala devam ediyor.
***
Diplomasi şüphesiz önemlidir. Suudi Arabistan ile İran, İsrail ile bazı Arap ülkeleri ve Katar ile Körfez'deki Arap rakipleri arasındaki ilişkilerin kurulması ya da yeniden tesis edilmesi ve Türkiye'nin Mısır ve bazı Körfez ülkelerine yönelik son girişimleri birçok şeyi değiştirecektir.
Yeni kırılganlıklar algılayan Birleşik Arap Emirlikleri liderleri bölgeye yönelik daha diplomatik bir yaklaşım benimsemeye başladı. İran'a 2019'daki açılımı takiben, İran'ın baş düşmanı İsrail ile uzun süredir devam eden ancak çoğunlukla örtülü olan ilişkilerini Abraham Anlaşmaları ile resmileştirmeye karar verdiler.
***
Bölge devletleri ve ABD'nin bölgeden izolasyonu
Joe Biden'ın 2020'de ABD başkanı olarak seçilmesi, Arap liderler arasında bölgesel gerilimleri ele almak için kendi diplomasilerine daha fazla ihtiyaç duyacakları hissini hızlandırdı.
Göreve geldikten kısa bir süre sonra Biden, Yemen'deki savaşın sona ermesini istediğini belirtti, ancak ABD bu konuda çok az şey yaptı. Washington'un özellikle Riyad ile ilişkileri kötüleşti.
Biden Beyaz Saray'a girerken Suudi Arabistan'ın fiili lideri Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı dışladı ve 2018'de muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinden sorumlu tuttu. Ayrıca ABD'nin İran ile nükleer anlaşmaya geri dönmesini istediğinin sinyalini verdi.
Suudi Arabistan ve diğer Körfez Arap ülkelerinde, ABD'nin güvenlik garantileri konusunda artan belirsizlik bölgesel diplomasiye yeni bir ivme kazandırdı.
Bir başka çarpıcı normalleşme hamlesi de bazı Arap liderlerin Suriye rejimiyle bağları yeniden tesis etme çabaları oldu. BAE geçtiğimiz Kasım ayında dışişleri bakanını Şam'a göndererek ve hem yardımları hem de ticareti artırarak buna öncülük etti.
Diğer yandan Türkiye bu bahar Rusya'nın teşvikiyle Şam'la görüşmelere yeniden başladı ve mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Suriyeli mültecilerin Suriye'ye dönmesi için aktif bir yol aradığını ilan etmek istedi.
***
Türkiye yeni bir başarı trendi yakalamak istiyor
Bu arada, Türkiye'deki Erdoğan hükümetinin diplomasiye dönmek için kendi gerekçeleri vardı. On yılı aşkın bir süredir Ankara'nın Suudi Arabistan, BAE ve Mısır ile ilişkileri kötü bir şekilde yıpranmıştı.
Her ne kadar Türkiye, Libya'da galip gelmiş ve 2020'de Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ ve civarındaki bölgeleri geri almasına başarıyla yardım etmiş olsa da bu başarılar Türkiye için yeterli olmadı. Türkiye şimdi, diplomatik normalleşmelerle yeni bir başarı trendi yakalamak istiyor gibi görünüyor.
Erdoğan'ın son Körfez gezisinin de gösterdiği gibi, ilişkilerin normalleşmesi, en azından ticarette Türkiye'nin ekonomisine önemli bir destek anlamına gelebilir.
“Bardağın sadece yarısı dolu”
Sonuç olarak, 2011 yılında başlayan isyanların ardından halkın öfkesinin fırtınasını atlatmayı başaran rejimler kendilerini "sert" devletler olarak yeniden konumlandırıyor.
Geçtiğimiz seneler, süper baskıcı devletlerin uzunca bir süre ayakta kalabildiğini, ancak biriken sosyal ve ekonomik baskılarla baş etmekte giderek artan yetersizliklerinin eninde sonunda sona ulaştığını göstermiştir.
Bu nedenle hükümetlerin en üst kademeleri, halkları ve birbirini tetikleme korkusu ile Orta Doğu'nun büyük bir kısmı ile iyi geçinmeyi tercih ediyor.
Bu Haber 42099 defa okunmuştur.Ancak bardağın sadece yarısı dolu ve küresel düzensizliğin önlerine çıkarmaya devam ettiği zorlu meydan okumalarla yüzleşmeye devam edecekler.