RÖPORTAJ | Altan Tan: Bundan sonra siyaset 'üç eksende' cereyan edecek

RÖPORTAJ | Altan Tan: Bundan sonra siyaset 'üç eksende' cereyan edecek

PeyamaKurd - Eski HDP Milletvekili ve yazar Altan Tan, yeni kurulan ‘farklı bakış’ sitesi ve gündeme yönelik PeyamaKurd’un sorularını yanıtladı.

Tan, “Öncelikle şunu söyleyeyim: Ben hükümetin nihai planı nedir, bilmiyorum. Kapatmak, işte yerine yeni bir şey getirmek, Kürt siyasetini tekrar dizayn etmek veya nasıl dizayn etmek… Bunları bilmiyorum. Ama benim bildiğim bir şey var: Bundan sonra siyaset üç eksende cereyan edecek” diyor.


“Farklı bakış”ı nasıl tanımlıyorsunuz? Bir platform mu yoksa hareket mi? İleri dönemlerde bir partiye dönüşebilir mi?

Öncelikle teşekkür ederim, inşallah hayırlı olur. Türkiye’de maalesef iktidar da doğru dürüst Türkiye’yi yönetemiyor. Muhalefet de bir alternatif, halkı tatmin edecek bir program ortaya koyamıyor.

Türkiye’nin kronikleşmiş sorunları var. Başta ekonomi sorunu… Bir türlü doğru düzgün yerine oturmuyor, bir üretim ekonomisi kurulamıyor, doğru düzgün üretilip adilce bir paylaşım sağlanamıyor. Sınıflar arası fark giderilemiyor.

Bir, ekonomi. İki, dindar-laik gerilimi. Yıllardır, bu cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan itibaren dindar, muhafazakar kesim ile laik, laikçi, seküler kesim arasında çatışma ve gerilim var. Üç, Kürt sorunu; Dört, Alevi meselesi; Beş, Suriye başta olmak üzere dış politika. Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya, Azerbaycan, Irak, Yunanistan, Avrupa Birliği ile ilişkiler, Rusya ile ilişkiler, ABD ile ilişkiler vs.

Bu sorunları daha da artırabiliriz. Bence belki de bütün bunlardan daha da büyük bir eğitim sorunu var. Kısacası Türkiye’nin Milli Eğitimi bir türlü işe yarayan insan üretemiyor. Çok uzun uzadıya gitmek istemiyorum. Bunun yanında şehirleşme sorunu, çevre sorunu, kadın meselesi… Bu sorunları daha da artırabiliriz.

Ne iktidar şu an için bu mevzularda halkı tatmin edebiliyor ne de muhalefet bir şey ortaya koyabiliyor. Onun için biz bir grup arkadaş önce bu mevzularda dünyaya küresel, bölgesel ve yerel meselelere nasıl bakıyoruz; bununla ilgili görüşlerimizi bir mutabakat metni olarak yayınladık. Tabi genel çerçevesiyle. Detaylar yok bunda.

Şu anda beraberinizde kimler yer alıyor?

“Farklı bakış”ın yazar kadrosu var: Ümit Aktaş, Davut Güler, Yusuf Yavuzyılmaz, Ali Bulaç, Altan Tan, Aslan Kılınç gibi arkadaşlar var. Onun için önce bir perspektif koyduk. Bu ilk anlamıyla bir platformdur. Bu platform eğer tasvip bulursa, yani halk tabiriyle müşteri bulursa bir müddet sonra bir harekete dönüşür, daha sonra da eğer imkanı olursa siyaset yapabilir. Ama fikir olmadan zikir olmaz. O yüzden önce fikir.

Size yönelik baskıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye şu anda çok keskin bir kamplaşmada. Özellikle iktidar şöyle diyor: “Ya benim yanımdasın ya da karşımdasın. Ya AK Partinin, MHP’nin, Cumhur ittifakının destekçisisin ve hep itaat edeceksin, her dediğime doğru diyeceksin, muhalefet etmeyeceksin, eleştirmeyeceksin veya tam karşımdasın.

Şimdi biz de şunu diyoruz: “Ne yanınızdayız ne karşınızdayız. Biz doğru gördüğümüz her işte destekçiniziz, yanlış gördüğümüz işlerde de muhalifiniziz. Muhalefete de aynı şeyi söylüyoruz. Diyoruz ki siz doğru bir eleştiri getirdiğiniz vakit, bu meselelerde çözüme doğru, çözümlere doğru gittiğiniz vakit biz sizinle beraberiz. Ama bir çözüm üretemediğiniz vakit, sırf tırnak içinde AK Parti veya Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden yanınızda değiliz.

Sizce amaç HDP’yi kapatmak mıdır, eğer HDP kapatılırsa bu boşluk nasıl doldurulur?

Öncelikle şunu söyleyeyim: Ben hükümetin nihai planı nedir, bilmiyorum. Kapatmak, işte yerine yeni bir şey getirmek, Kürt siyasetini tekrar dizayn etmek veya nasıl dizayn etmek… Bunları bilmiyorum. Ama benim bildiğim bir şey var: Bundan sonra siyaset üç eksende cereyan edecek.

Bir, PKK çizgisinde gidenler: Yani PKK’nin her dediğine doğru diyen ve kendini PKK’ye endeksleyen bir siyaset. İki, kendini hükümete endeksleyen siyaset. Üç, bizim durduğumuz; doğrulara doğru, yanlışlara yanlış diyen, demokratik, legal, silaha karşı, şiddete karşı bir muhalefet.

Biz bu üçüncü alternatifte duruyoruz. Ne hükümetin bütün yanlışlarını yükleniyoruz ne PKK’nin bu yanlış siyasetinin destekçisi oluyoruz. Biz Kürtlerin Kürt meselesiyle ilgili olarak makul, meşru, insani haklarının takipçisi olarak legal, şiddete karşı demokratik siyasetin temsilcisiyiz.

Türkiye’de hem Kürtler hem de Türkler için iyi bir geleceğin inşa edilmesi adına devletin ve Kürt siyasetinin üzerine düşen nedir sizce?

En kestirme yoldan söyleyeyim: Bizim durduğumuz yerde durmaları lazım. PKK’nin silah bırakması lazım, şiddetin silahın sona ermesi lazım. Devletin de demokratik çözümü hızlandırması lazım, barış içinde yeni bir Türkiye kurulması lazım. Ama maalesef şu an itibariyle her iki taraf da bunu yapmıyor.

Şu anda resmiyette Kürtçe seçmeli ders olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı bu sene Kürtçe öğretmenleri için sadece üç kontenjan ayırmış. Bu konuda neler demek istersiniz?

Bu çok vahim bir durum. Asla tasvip edilemez, yanlıştır. Böyle bir yaklaşım çözümsüzlüğe hizmet eder. Bu çözümsüzlüktür. Hükümetin demek ki kısa vadede böyle bir çözüm niyeti yoktur.

Türkiye’de birçok kişi geçmişte söylediklerinizde ötürü sizi eleştirirken bu gün dediklerinizi tekrarlıyorlar. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Aslında ben üç dört sene değil, yirmi beş otuz senedir aynı şeyleri söylüyorum. İlk yazı hayatıma başladığım seksenli yılların sonlarından bu güne benim bütün söylediklerimi üst üste koysunlar, ben aynı şeyleri söyledim. Siyasi çizgi olarak aynı şeyi söylüyorum. Şimdi duygusal davransam, işte son bir haftadır yazı yazanlar oldu. Hasan Cemal, Selahattin Demirtaş’ın beyanatı, Ayhan Bilgen’in çıkışları…

Bunların hepsi benden özür dilesinler, demem lazım; öncelikle. Ama bu duygusal bir tavırdır. Yani siyasette çoğu zaman daha rasyonel davranmak gerekir. Bu gün bunları söylüyorlarsa, bu söylemi desteklemek lazımdır. Esas önemli olan budur. Siz de biliyorsunuz Kürtçede bir söz vardır, şöyle der: “Tiştê ku çû pey nekeve, te girt bernede.” Selahattin Bey niye öyle dedi, Hasan Cemal niye hendeklerin arkasında durdu, Ayhan Bilgen niye on yıl boyunca sesini çıkarmadı.

Bunlar gitti. Ama bu gün yakaladığımız bir şey var. Nedir bu gün yakaladığımız şey: “Silahlar sussun, silah çözüm değil, demokratik siyaset esastır, Kürt siyaseti legalleşmeli ve demokratikleşmeli… Bu, bu günün ihtiyacıdır, bu günün ve yarının. Onun için bunu bırakmamamız lazım.

Yani siz şu anda bir ışık görüyor musunuz, sizin gibi düşünenler artacak mı?

Mecburen artacak. Çünkü çok büyük bedeller ödedik. Binlerce, on binlerce Kürt genci hayatını kaybetti. Aynı şekilde binlerce polis, asker, korucu, halk zarar gördü. Onun için aklın yolu bir. Çözüme gelmeliyiz.


 

Bu Haber 42201 defa okunmuştur.