RÖPORTAJ | Hasan Özgüneş: Konu Kürtler olunca millet ittifakı sesini yükseltmedi

RÖPORTAJ | Hasan Özgüneş: Konu Kürtler olunca millet ittifakı sesini yükseltmedi

PeyamaKurd - Türkiye’de seçimler giderek yakınlaşıyor. İktidar, muhalefet ve ittifaklar kolları sıvıyorlar. Seçmen kritik 2023 seçimlerinde nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda temkinli davranıyor. Çünkü, Türkiye’de yükselen enflasyon, ağırlaşan yaşam koşulları, siyasi tutuklamalar gibi somut durumlar, iktidarın halkın gözünden bir hayli gözler önüne seriyor.

Diğer yandan Kürt seçmen ve HDP’nin seçimlerde nasıl meyil göstereceği ve ne tür politikalar üreteceği de merak konusu. 

HDP 27. Dönem HDP Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş, seçim gündemi ve güncel olaylara ilişkin PeyamaKurd’e değerlendirmelerde bulundu. 


Türkiye’de seçim tarihi yaklaşıyor. Gergin ve kaos ortamı şimdiden görünür hale gelmiş durumda. Ufukta ne var? Nasıl görüyorsunuz?

“Seçimler yaklaştıkça AKP, MHP ortaklığı gerilimi arttırarak bir kaos yaratmak istiyor. Çünkü, baskıdan ve kaostan nemalanarak seçimi kazanabileceklerine inanıyorlar. Bunun örneğini 7 Haziran 2015’te yaşamıştık. Kazanamayınca kaos ortamı oluştu. HDP üzerine ciddi baskılar uygulandı. Yeni dönemde de aynı senaryo uygulanmak isteniyor. Ancak tüm anketlerde görülüyor ki, AKP’nin seçimi kolay kazanma imkânı yok.

Ama çıkmayan candan umut kesilmez deniliyor ya, AKP hala baskı ile acaba tekrar iktidarımı koruyabilir miyim yaklaşımı ile toplum ve muhalefet özellikle HDP üzerinde sürdürüyor. HDP’yi kapatmak istiyor.

Dolayısıyla bu düşüncesinden şu ana kadar vazgeçmiş değil. Önümüzdeki süreçte daha da derinleşebilir. Karşısında onlar, geriletebilecek bir muhalefetimiz var. Ancak millet ittifakı bu konuda biraz ürkek davranıyor.”


"Konu Kürtler olunca millet ittifakı sesini yükseltmedi"

Siyasi tutuklanmaların artık sadece Kürtlere değil, muhalefet kanadına da yapıldığı görülüyor. Selahattin Demirtaş hala içerdeyken, Ekrem İmamoğlu’nun ceza alması da büyük tepkilere neden oldu. İktidar bunu neden yaptı sizce? Aleyhlerine olacak bir hamle miydi yoksa bir strateji mi?

Özellikle Kürt halkına, onun şahsında HDP’ye demokrasi güçlerine, solculara yıllardır AKP hükümeti her türlü baskıyı uyguladı ve devam ediyor. Binlerce insanımız haksız yere zindana tıkatıldı. Yüzlercesi yurtdışına kaçmak zorunda kaldı, belediyelerimize kayyumlar atandı.

Ama ne yazık ki ana muhalefet konumunda ve bir bütün olarak millet ittifakı, söz konusu Kürtler olunca seslerini yükseltmediler. Hatta zaman zaman AKP’nin neredeyse yedek lastiği konumuna düştüler.

Örneğin milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasında muhalefet oy kullandı. Anayasaya aykırı dediler ama buna rağmen dokunulmazlığı kaldırarak birçok vekilimizin cezaevine girmesini sağladılar bariz bir örnek. Ama her zaman diyoruz, “Susma sustukça sıra sana gelecek.”

Bugün artık görülüyor sıra sadece, demokratlara, solculara gelmiyor. Muhalefet konumunda olan partilere de sıra geldiği görülüyor. Bugün yargı sopası kurularak, Ekrem İmamoğlu’na hiçte hukuki olmayan bir ceza verildi. Burada elbette birçok amaçları olabilir. İmamoğlu’nu cezalandırarak, görevden uzaklaştırıp İstanbul’a kayyum atama arzuları da olabilir. Diğer bir önemli husus, bir ihtimal olarak eğer altılı masa Kılıçdaroğlu, üzerinden bir aday gösterme durumunu reddederse, alternatif olarak adayın İmamoğlu olabilme şansı vardı.

Zaten görünürde Meral Akşener ile sıcak ilişkileri ve oraya doğru biraz yönelmesi bunun bir nevi işareti olarak görülebilirdi. O açıdan AKP nezdinde şöyle bir düşünce vardı: Kılıçdaroğlu’ndan ziyade, İmamoğlu ya da Mansur Yavaş aday olurlarsa kazanma şansları daha yüksek. Kılıçdaroğlu’nu, daha zayıf rakip olarak görüyorlar. Belki Alevi oluşu üzerinden vuracaklar.

İkincisi, Kürt olması. Bu iki hususta AKP, propaganda aracı olarak değerlendirip sonuca gidebileceğini düşündükleri için birinci elden İmamoğlu’nu rölantiye almış görünüyorlar. Yani bunu aday gösterirseniz bir üst mahkeme bunu yasaklayıp devre dışı bırakabilir. O açıdan böyle bir hamle yapmış olabildikleri görülebiliyor.


Kürtler, bu konuda biraz hassas davranıyor. Çünkü bu olaylar onların başına yıllardır geliyor ve Kürtlerin geneli, “bizi anlasınlar” görüşünde. HDP bu konuda ne düşünüyor?

Milletvekillerimiz, parti yöneticilerimiz, belediye eşbaşkanlarımız, il genel meclis üyelerimiz… yıllardır tutuklanıyorlar. Bu konuda deneyim sahibiyiz. Ancak hiçbir partiye bu muamelenin yapılmasını kim olursa olsun tasvip etmiyoruz. Anti demokratik, hukuk dışı durumlara tepkimizi her zaman gösteriyoruz.


 

Meral Akşener ve Ekrem İmamoğlu’nun samimi sarılması Kürtleri rahatsız etmişti. Sosyal medyada bunu dile getirdiler. Fakat HDP yaptığı açıklamada, “Bu durumdan rahatsız değiliz” dedi. Seçmen ve parti arasındaki iki farklı görüş, HDP’yi etkilemez mi? Çünkü, Kürtler, Akşener ve Mansur Yavaş cephesini kendilerine yakın bulmuyorlar.

Kürt halkı, Mansur Yavaşı da Meral Akşener’i de olumlu olarak görmüyor. Kendileri hakkında negatif düşünceleri olduklarını parti olarakta biliyoruz. Ancak altılı masanın adayını biz belirleyecek değiliz. Biz geçtiğimiz yılın eylül ayında tutumumuzu kamuoyuna açıklamıştık, bir değişiklik yok.

Biz kişiler üzerinden değil, neyi savunacağı topluma nasıl çıkacağını, nasıl yaklaşacağı ile ilgimiz söz konusu. Kürt halkına, yaklaşımları iyi olmayan kişilere karşı tutumumuz negatif olacaktır. Fakat pozitif bir şahsiyet olursa değerlendirilebilir. Halkımız da adayı onaylarsa, partimizle yek vücut olacağına inanıyoruz.


Kürt halkına atılmış bir tokat!

Polisin, İstanbul’da Ferhat Encü’ye attığı tokat hakkında ne düşünüyorsunuz? Nasıl olur da bir polis, halkın seçtiği vekile tokat atar? Kürtler, “Bu tokat hepimize” atıldı diyor.

Ferhat Encü’ye bir polis tokat attı. Aslında bu zulüm, ahlaksız yaklaşım yıllardır Kürtlerin yabancısı olmadığı bir durum. Maalesef daha ağırını, işkenceleri gördük. Şu gerçeği çok iyi biliyoruz, Türkiye yaşanan süreç itibarı ile AKP-MHP hükümeti devletle beraber katı bir faşizmi sürdürüyor. Bu durumu yıllardır yaşıyoruz. Ne geçmişte baskıyı, zulmü kabul ettik ne de bunu kabul ederiz.

Ferhat Encü’ye atılan tokatı, elbette partimize bütün özgürlük isteyen Kürt halkına, demokrasi güçlerine ve özünde de demokrasiye atılmış bir tokat olarak değerlendiriyoruz. Buna karşı mücadele ve tepkimizi sürdüreceğiz.

Sandıkta en büyük tokatı biz vuracağız. AKP hükümetini, halkımız oyları tarihin çöplüğüne atarak gerekli dersi verecektir.

Hukuk boyutu ile de hükümet değiştiğinde, bağımsız yargı önünde takipçisi olacağız. Herkes yapmış olduğu hukuksuzluk ve işkencenin karşılığını bulmalıdır. Mücadelemiz ve çabamız devam edecektir.


2023 seçimleri için görüşleriniz ve beklentileriniz parti olarak nelerdir? Biraz açar mısınız? HDP, en çok neyi istiyor ya da seçimdeki en büyük hedefi nedir?

“HDP olarak, önümüzdeki seçimlerde her şeyden önce en büyük başarıyı sağlamak çok vekile parlamentoda yerimizi almak istiyoruz. Biliyoruz ki, HDP kitlesi ile beraber süreç itibarı ile anahtar konumunda. Ne cumhur ne de millet ittifakı görünen oylara baktığımızda iktidar olamıyor. HDP’nin tutumu belirleyici oluyor. Temel hedefimiz en güçlü şekilde parlamentoda halkımızın temsiliyetini sağlamaktır.

İkincisi ise, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Türkiye’nin, önünü açabilecek ve tutum belgemizle paralel bir tutum sergileyebilecek, partimizle istişare sonucunda bir neticeye varıldığında biz isteriz ki demokrat bir cumhurbaşkanı adayı seçilsin. Türkiye’nin önü açılsın, bu cehennem hayatından herkes kurtularak daha aydınlık yarınlara doğru yol alalım.

Kürt sorunu, toplumun bütün sorunlarını çözebilecek bir program ile geleceği kurmak isteriz. Her şeyden önce demokratik bir ülkede herkesin eşit bir vatandaş olduğu, kendini ifade edebildiği, Kürt sorunun çözüldüğü, barışın sağlandığı, komşu ülkeler ile barış ve diyalog içeresinde yaşandığı bir geleceği örmek ve seçimi ona bir zemin olarak görerek hareket etmek bizim, temel yaklaşımımız olacaktır.

AKP-MHP faşizmini sandıkta yenilgiye uğratıp aydınlık bir geleceğin zeminini yaratmaya çalışacağız.” 


 

Bu Haber 42177 defa okunmuştur.