RÖPORTAJ | Kürtler bu hadiseyi asla kabul etmemeli, "Êdî bes e" demelidirler!

PeyamaKurd – Türkiye TV kanalı ATV’nin ‘Yalnız Kurt’ dizinin geçtiğimiz Cuma günü yayınlanan bölümünde Kürdistan Bölgesi’ni ve Kürtleri hedef alan sahnelerine tepkiler devam ediyor. Dizide Kürtler ve Kürdistan Bölgesi hakkında abesle iştigal cümleler kullanılan sahnede, “Kürdistan Bölgesi diye bir yerin olmadığı, Kürtlerin Orta Doğu’da uydu bir yapılanma olduğu, Türklerin cihân hakimi olarak bu toprakların sahibi olduğu” tarzında gerici iddialarda bulunuluyor.
Söz konusu dizinin o sahnesindeki cümleler o derece ağır ve kabul edilemez ki, birçok kesimden de sert tepkiler geldi. Dizinin o sahnesinin yarattığı kutuplaştırıcı zemin ve infiale ilişkin;
AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu, Diyarbakır Milletvekili ve AK Parti MKYK üyesi Abdurrahman Kurt, Eski HDP Milletvekili Hasip Kaplan ve Kürt Siyasetçi Rojhat Amedî
PeyamaKurd’e değerlendirmelerde bulundular.
Orhan Miroğlu: “Kürt kamuoyunu inciten bir gelişme bu. Maalesef Ulusalcı- Kemalist bir damar var ve bu damarın önde gelen ideologları hala çok güçlü.
Rahmetli Turgut Özal’dan bu yana, Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesi ile olan ilişkilerini tersyüz etmeye ve bilhassa Barzanilere karşı düşmanca bir politika izlenmesini teşvik etmeye çalışan bir kesim bu.”
Hasip Kaplan: “İstiklal savaşından sonra Meclisi başta Türkler, Kürtler olmak üzere Anadolu Halkları birlikte kurdu. Mecliste Lazistan, Kürdistan Milletvekilleri adlarıyla yer aldı.1920’de ilk Meclis kuruldu, kuruluş felsefesi kapsayıcıydı. Anadolu’nun zengin kültürel ve tarihsel renkliliği dikkate alınarak “Türkiye Ahalisi” yani “Türkiye Halkı” kavramı öne çıkmış, vatandaşlık tanımı katı ulus devletlerin etnisite anlayışına dayanmıyordu. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıdır” deniliyordu.
1924 Anayasası katı ulusalcı ırkçı anlayışla kaleme alındı. Diğer halklar yok sayıldı. Türk-İslam sentezi aşırı ırkçı ve tek tipçi oldu. 12 Eylül askeri darbesi sonrası 2932 sayılı kanun ile Kürtçe dili yasaklandı. Bu yasaklar günümüze kadar seyrediyor.”
Rojhat Amedî: “Açıkçası pek fazla bir yorumda bulunmamak gerekiyor. Çünkü Türk devletinin Kürdistan Bölgesi ve Kürtlere bakış açısını öğrenmek isteyen herkes o dizinin, o sahnesini izleyebilir. Türkiye’nin yönetim sistemi bir defa ırkçılık üzerine şekillendirilmiş.
Tarihin arkeolojik kazısını yapın bakın ırkçılık kokuyor her taraf. Ki bunu o sahnede, “2 Türk yan yana gelince devlet kurar” sözleri ile açıkça görüyoruz. Dünya, Türkiye’yi ırkçılık ve anti-demokratik olgular ile biliyor.
Dizinin yönetmeni bir fantezi dünyasına girmiş olacak ki ya da iktidar diziyi sübvanse ediyor olacak ki ‘belirli bir hedef kitleye’ programlanmışlar. Çünkü sinema ve televizyon yapıtları, ideoloji ile toplum(lar)dan bağımsız değil. Bunu iyi biliyorlar ve 2023 öncesi Kürtleri böyle pazarlamak istiyorlar.”
Abdurahman Kurt: “Bu diziyi yapan zihniyet 100 yıldır empoze edilen ırkçılık fikrinin etkisindeki bir cenah. Bu ırkçılık hastalığı insanı tarihsel vicdani ve insani gerçeklere karşı “Görmez, duymaz ve anlamaz” kılar. Bu yüzden de affı olmayan şirk günahı ile ifade edilirler. Yoksa bugün ki AK Parti ve devlet anlayışı ile asla ifade edilemez.
Hükümete yakın bir kanalda yayınlanmış olması kafaları haklı olarak karıştırsa da bizzat hükümet üyeleri ile yaptığımız görüşmelerde ortaya koyduğumuz tepki haklı bulunmuştur. RTÜK başkanı ile de yaptığımız görüşmelerde başkan beyinde hakeza haklı bulduğunu ifade edebilirim. Bu nedenle önümüzdeki günlerde tepkilerimizin sonuçlarını da göreceğiz inşallah.”
Orhan Miroğlu: “Herkes biliyor ki, Erbil- Ankara arasındaki ilişkiler hele bu dönemde son derece stratejiktir. Gelelim neden böyle sahnelerle karşılaşıyoruz sorusuna. Sözünü ettiğim bu resmî ideolojiden ve etnik- hınç öfkeden beslenen bu kesimler hükümetin dış politikasını etkilemeye çalışıyorlar.
Ama Hükümetin dış politikasını etkileme çabası boşuna bir çaba. Fakat önümüzdeki dönemde başka ve benzer provokatif örneklerle de karşılaşabiliriz.
Türkiye’nin hem içerde hem dışarda Kürtlerden kopmasını arzu ediyorlar. Ben bu olayı gayet bilinçli bir tercih olarak görüyorum. Bu anlayışın Kürtler ve Türkler arasındaki tarihi ve siyasi ilişkileri zehirlemesine müsaade edilmemelidir.”
Hasip Kaplan: “Devletin başta Kürt halkı olmak üzere diğer halklara bakış açısı resmi olarak “inkâr ret ırkçılık asimilasyon ve şovenizm” üzerine kuruludur. ATV dizisinin anlayışı da budur. Resmi teze dayanmaktadır. Televizyon dizilerinde Kürtleri aşağılayan yayınlar hep vardı. Son zamanlarda bu aşağılama tehdit tahkir dili iktidara yakın televizyonlarda daha fazla sürüyor.
ATV, Turkuvaz-Kalyoncu Grubuna aittir. Sabah Gazetesi, A Haber aynı de guruba ait. İktidara yakın en çok ihale alan 5'li çeteden biridir. ATV, AKP İktidarını sürekli öven propagandasını yapan, muhalefete ve Kürtlere karşı düşmanlık yapan bir kanaldır. AKP’nin resmi yayın organı gibidir.
AKP ırkçı ayrımcı faşist parti MHP ve benzerleriyle ittifak kurunca Kürt Halkına karşı düşmanlık dozunu arttırdılar.
Yalnız Kurt dizisinde sadece inkâr aşağılama tahkir yok daha fazlası var. Özellikle Kürt önderlerine değerlerine hakaret, saygısızlık ırkçı nefret söylemi ulusal hukuka ve uluslararası sözleşmelere göre suçtur.”
Rojhat Amedî: “Bu tarz söylemler ve eylemlerin altında resmî ideolojinin kendisi yatıyor tabiki de. Sadece Kürtlere bakış açısı olarak değerlendirilmemeli ‘Kürtlerin kazanmış olduğu somut değerlere” kadar inilmeli. Çünkü, resmî ideolojiye göre Türkiye, ‘tek ve biriciktir’ her ne kadar görünürde çoğulculuk ve demokrasiden söz edilse de öyle değildir.
Biz sadece dizideki o sahne olarak görüyoruz ama perde arkasına baktığımız zaman, senaryolar yazılıyor, haftalık toplantılar yapılıyor, ekipçe nasıl verebiliriz tartışması yapılıyor vs…
Demek oluyor ki, yönetmen objektif olmaktan ziyade sübjektif olmayı seçiyor ve zihnindeki ‘ırkçı, tekçi resmî ideolojiyi’ senaryosuna yerleştirip global arenada giderek popüler hale gelen Kürt milletini, Kürdistan yönetimini aşağılamaya kalkıyor.”
Abdurahman Kurt: “Biz Türkiye de yaşayan Kürtler için Azerbaycan neyse Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimine de öyle bakmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Elbette Türkiye’nin PKK terörüne karşı haklı güvenlik kaygıları bu yaklaşımı gölgeliyor. PKK, bu anlamsız ve Kürtlere de bölge insanına da sürekli daha büyük acılar çektiren terör ve silahlı eylemden bir an önce vazgeçip barışın, huzurun, kalkınmanın ve demokratikleşme mücadelesinin üzerinden gölgesini kaldırmalıdır.”
Orhan Miroğlu: “AK Parti iktidarında Erbil’le ilişkiler ekonomik manada daha ileri aşamalara taşınmıştır. Unutmayalım ki Türkiye’de bugün Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin hükümran olduğu alandaki doğalgaz ve petrolün Türkiye’de kullanılması ve Türkiye üzerinden Batı’ya aktarılması dahil birçok konu son derece popüler tartışılıyor.
Bazı sorunların aşılması için karşılıklı ziyaretler hız kesmeden devam ediyor. İşte tam da böyle tarihi bir zaman diliminde birileri çıkıyor ve hükümetin bu resmi, herkesin çok iyi bildiği politikasını ter köşeye yatırıyor. Elbette kabul edilemez bir durum.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimini bu şekilde tahkir etmek, hadsizce sorgulamak, halkı etnik hınç ve öfkeye sevk etmek her şeyden önce suçtur. Söz konusu kanalın ve senaristin özür dilemesi gerekir.”
Hasip Kaplan: “Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Irak Federal Anayasasına göre yasal meşru olmasına ve Türkiye Hükümeti ile resmi görüşmeler yapmasına rağmen alçakça saldırılara uğruyor. Rojava ve Bakur’a da aynı şekilde saldırıyorlar. AKP lideri Erdoğan bu yayın karşısında susmuş, göz yummuştur. Dünyadaki tüm Kürtler bu gerçeği görmelidir.
Bu saldırı, tahrik, yok sayma ve yok etme, ırkçı, ayrımcı zihniyet ve nefret söylemine 50 Milyon Kürt halkı daha fazla tepki göstermelidir”
Rojhat Amedî: “Türkiye’de, Kürdistan Bölgesi’nin yasal olup olmadığını bile bilmeyen milyonlarca Türk var. Dünya siyasetinin önemli noktalarında varlık gösteren Kürdistan Bölgesini ‘terör olarak’ görenler bile mevcut.
AKP hükümetinin bu konu üzerine yoğunlaşması lazım. Yani kendilerinin görüştüğü, Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin bayrağının dalgalandığı Ankara’daki resmi ziyaretlere ilişkin ‘kamuoyu çalışmaları’ yapması lazım.
Aksi takdirde suskun kalır ve resmî açıklama yapmazlar ise onların da bu durumu kabullendiği anlamı ortaya çıkar. Eğer AKP, kendi medyasında böyle bir provokasyonun önünü kesmezse Kürtleri daha çok kaybeder. Hatta Erdoğan’ın çıkıp Kürdistan Bölgesi’nin ne olduğunu, kendileri ile ticari anlamda hangi projeleri anlatması lazım. Dizinin senaristine ses edilmedikçe, önü kesilmedikçe bu tip sahnelerin geleceği de açıkça görünen bir olgudur. Kürtler bu durumu kabullenmemeli olabildiğince tepki vermelidirler.”
Abdurahman Kurt: “Şimdiye kadar devrim niteliğindeki Kürtlere ait tüm hakları AK Parti içinde demokratik yollarla elde ettik. Ama PKK terör yolu ile tüm kazanımlarımızı riske ediyor.
Yetmezmiş gibi bugün Kürtlerin tamamının onur kaynağı olan Irak Kürdistan Bölgesel yönetiminin kazanımlarını da yok edecek yönelimler içersinde. Tam da bunlar Türkiye’de ki bu malum dizideki ırkçı anlayışları provoke edip düşmanlıkları besliyor.
Biz tüm bu yanlışlara ‘Êdi bes e!” demeliyiz artık. Hem de gür bir ses ile...”
DİZİDEKİ O SAHNE:
Bu Haber 42200 defa okunmuştur.Musul ve Kerkük
— Yalnız Kurt (@diziyalnizkurt) June 3, 2022
Tekin Giritli, Irak’ta yargılandığı mahkemeyi reddediyor.#Gökyurt #YalnızKurt @atvcomtr
Daha fazlası içinhttps://t.co/DMFBvhtRGC pic.twitter.com/l1x0jqnx81





