RÖPORTAJ | Maçin: Tahammülsüz bir iktidar ve ortağı ile karşı karşıyayız

PeyamaKurd - Türkiye gündemi gün geçtikçe daha farklı konular üzerinden kuruluyor. Türkiye’deki ekonomik ve siyasal problemler başat konumdayken, Kürtlere yönelik baskılar da artıyor. Son günlerde ‘Kürdistan’ kelimesine yönelik gözaltına alınmalar ve baskılar da artış görülüyor. HDP Milletvekili Nusrettin Maçin, geçtiğimiz günlerde mecliste kullandığı, “Kürdistan’a özgürlük” sözünden dolayı, üç birleşime katılmama cezası aldı. Hakkında verilen ceza Meclis’te oylanan Maçin, Genel Kuruldan çıkarıldı.
Halkların Demokrat Partisi (HDP) Urfa Milletvekilli Nusrettin Maçin, PeyamaKurd’un yaşananlar ve gündeme dair sorularını yanıtladı.
Öncelikle size ve yayınınız takip eden tüm takipçilerinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Doğrusu 2022 genel bütçesi, hem komisyonlarda hem mecliste çok gergin geçiyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi Türkiye’de kuvvet arası bir ayrılık kalmadığından dolayı, yani yargı ve yasama tamamen yürütmenin elinde bulunuyor. Parti cumhurbaşkanı dediğimiz bu sistem Türkiye’de hiçbir kurumun işlevini yerine getirilmediğini, resmi kuruluş amacına uygun davranılmadığını ve il valilerden tutun, ilçe kaymakamlarına kadar, mahalle muhtarlarına kadar yapabildikleri herkesi AKP’nin birer militanı gibi çalıştıran, talimat veren bir sistem ortaya çıktı.
Bu bir anlamıyla, bu sistemi adı ne olursa olsun pratik olarak uyguladıkları işleyiş partili devlet sistemidir. Çoğunlukla iktidar ve ortağının elinde olduğu için muhalefetin soru önergelerine, kanun tasarıları kabul görülmüyor. Önergeyi veren muhalefet partinin kabul görmemesi ile ilgili bir gerekçesi sunuluyor. Sonuç itibari ile pratikte bir karşılığı olmuyor. Bu durum bütçe görüşmeleri dönemine yansıyor.
Yani diyelim ki, Tarım Bakanlığı’nın bütçesi komisyona gelirken, bu bütçe Türkiye’de gerçekten tarımı ve halkın, toplumun gıda ulaşımını ortadan kaldırıyor. Bir yandan girdi maliyetlerinden çok yüksek bir girdi var, her şey alabildiğine zamlanıyor. Diğer tarafta hem Kovid19 hem küresel iklim krizi üst üste binince Türkiye’de gerçekten birçok alanda olduğu gibi tarımda da büyük bir çıkış yaşanıyor. Bakın bir Roboski katliamı var, muhataplarından hesap sorulmadı. Suruç katliamını takip ettik, sadece bir kişiye ceza verildi. Şuan da ise Kobani davalarını takip ediyoruz. Hiçbir tutuklunun talebi yerine getirilmiyor. Bin dosya var, hakkında iddia edilen bu suçların hepsinin okunması yılları buluyor. Bu davalar gösteriyor ki talimatla yürütülüyor.
İçişleri Bakanlığı bütçe görüşmesinde muhalefetin sorularını dinlemek istemediler. Bu durum gerginliğe yol açıyor. En son benim konuşmamda net olarak ortaya çıktı. Kürdistan gerçekliğini tahammül etmeyen bir iktidar ile karşı karşıyayız. Kürtlerin ana dillerine tahammül etmeyen bir iktidar ve ortağı ile karşı karşıyayız.
Bakın orada bir vekilimiz birkaç cümle Kürtçe konuştu, hemen ses kapatıldı. Ben bir cümlelik konuşmak istedi, onların oradaki bağırmaları karşısında bilinçli olarak durdum. Hep din kardeşi diyen AKP, bu nasıl bir din kardeşliği, bu nasıl bir ümmet anlayışı. Ben susmayı tercih ettim. Bu sistem Kürdistan hakikatini kabullenmek istemiyor. Kürtlerin en doğal olan kendi dilleri ile her alan yaşamak kendi haklarıdır. Kürtlerin kolektif haklarının verilmesi lazım. 100 yıldır inkar ve imha politikası sonuç vermedi.
Türkiye’de resmi bir ideoloji var. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, Türkiye’de özellikle Kürtler, ne zaman kolektif haklarını dile getirmiş ise, ne zaman doğal hakları için mücadele etmişlerse, bu üç şeyi iktidar ve siyasi partiler kendilerine marka etmişler. Birincisi bölücülük, ikincisi terör, üçüncüsü ise dış güçler. Bu ülke iktidarların bu üç söyleminden kurtulamadı bir türlü. Herkes şunu çok açık ve net biliyor. Kimsenin ülkeyi bölmek, parçalamak gibi bir derdi yok.
Meclisteki konuşmamda da çok açık ve net diyorum; Kürdistan’a özgürlük, Türkiye’ye demokrasi ve barış diyorum. Onurlu ve eşit koşullarda yaşamayı biz inşa edeceğiz. Şimdi bunun neresinde bölünme, parçalanma var. Açıktır ki burada Kürtlerin kolektif haklarının elde edildiği, özgürce yaşadığı, geliştirmeye çalıştırdığı bir halktan bahsediyoruz. Tahammülsüzlük Kürdistan’ın gerçekliğinedir, tahammülsüzlük onun dilinedir, kültürünedir, tarihinedir.
İktidar son iki senedir bütçe görüşmelerinde provokatif eylemlerde bulunuyor. Bunun sizin aracılığınızla halkların bilmesini istiyorum. Şu bir gerçektir, hiçbir HDP milletvekili veya HDP çalışanı bu tehditlere susmaz. Biz muhalefet değil, iktidar olmak istiyoruz. Türkiye’nin demokrasi ile yönetilen iktidarlara ihtiyacı vardır.
Türkiye’de yıllardan beri, birçok parti iktidara gelip gitti, hala Kürdistan meselesinde, resmi ideoloji ve devletin çizmiş olduğu çizginin dışına kimse çıkmadı. Bunu bütün partiler için söyleyebiliriz. Biz diyoruz ki, halkların siyaseti devleti dizayn etsin.
Gerçekten bu toplumda işçisiyle, esnafıyla, emekçisiyle, dernekleriyle, emek örgütleriyle, kadın örgütleriyle, kendini ifade edebildiği, meşru ve demokratik zeminde protesto ve yürüyüş hakkını kullanabildiği, anayasal haklarını kullanabildiği bir Türkiye gerçeğini istiyoruz. Türkiye’nin inşasında kast ettiğim şey buydu.
CHP de bugüne kadar, Kürt meselesinde somut ve pratik bir adım atmadı. 1989’da Kürt raporu yayınladılar ve bu konuda birçok raporları var. Ama bu raporlara uygun bir siyaset uygulanmadı. Bugün gelinen nokta ile özellikle 2015-2021 sürecinde muhalefet partileri şunu çok açık şekilde gördüler; eğer bu iktidar gitmezse, kendilerine de yaşam şansı kalmayacak. Kılıçdaroğlu'nun kendisi bir cenaze töreninde neredeyse linç edilecektir. Herkes şu an Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve sosyal alanda, hem dış politikada ciddi bir kriz var. Herkes bunu bir kriz olarak tanımladı.
Bu çokluk krizi, tek bir partinin aşabileceği bir kriz değildir. Bundan kaynaklı sandık kurulduğunda Kürt meselesine CHP’nin de geçmişteki gibi yaklaşılmayacağı kanaatindeyim. Pratik anlamda bunların adımları ne olur bilmem. CHP’nin parti olarak Kürt meselesine olan bakış açısı net değil. CHP’nin içinde sosyal demokrat kanat vardır. Dünyada, ulusalcı, ırkçı ve milliyetçi yönetimlerin zemini kalmadı. Örnek verdiğimizde, şu an bir iklim krizi var.
Bir ülkenin bu krizi tek başına aşması mümkün değildir. Türkiye, Paris İklim anlaşmasına imza attı. Bu anlaşmayı yerine getirebilmek için Birleşmiş Milletler, 3.2 milyar dolar yardım yapacak. Bunun 2 milyarını Almanya ve Fransa yapacak, geri kalanını Birlemiş Milletler yapacak. Küresel ısınma tüm insanlığını, tüm canlıları ilgilendiren bir sorun. 2030’lar sonrası dünyada ciddi anlamda komünist-sosyalizmin güçleneceğini sanıyorum. Kapitalizmin doğaya aykırı bir sistem olduğu toplumun en kesimleri tarafından tespit edilecek.
HDP tarım komisyonu olarak bir taslak hazırladık. Gıda ve tarımda büyük bir çöküş var. Bu çöküşün diğer alanlara yansımaması mümkün değildir. Türkiye sanayi anlamında ithalatçı bir ülke. Ama aynı zamanda Türkiye bir tarım ülkesiydi. Bugün gelinen nokta itibari ile Türkiye tarımda da ithalatçı konuma düştü. Yerli ve yabancı finans gruplarının elinde Türkiye tarımı bir oyuncağa dönüştü. Bakıyorsunuz bir ürün bir günde yüzde yüz zam alıyor.
Gübre, tarımda üretim araçlarından biridir, Kasım ayı sonunda yüzde yüz zam aldı. Bu koşullarda çiftçi nasıl üretim yapacak. Bütün politikalarında samimi olmadıkları, toplumsal işsizliği azaltma, bölgeler arası farklılığı ortadan kaldırma gibi bir şey yok. Amaç, hedef ve politikalar tam tersi yönde gösteriyor. 6-7 yıldır zengini daha fazla zengin etmek, yoksulu daha da yoksullaştırmak var. Asgari ücretlilere diyorlar ki size yaşam hakkı hiç yok. Böyle bir toplum gerçekliğinde demokrasi olmaz. İktidar sonunda gidecek ama kendisinin de tahmin edemeyeceği bir çöküş yaşayacak. Bu toplumun sinir damarlarına dokundular.
Erken seçim bekliyor musunuz? HDP’.nin gündeminde nasıl ele alınıyor?
Ben daha öncede belirtmiştim. Bu iktidarın erken seçime gitmeyeceğini ifade etmiştim. İktidarın toplum dayanağı kalmadı. Bu iktidar gidecek. Bu son Birleşik Arap Emirlik ile Katar ziyareti gösterdi.
Bu ülkelere denildi ki, gelin finansal destek verin, bize yatırım yapın, biz sizin yatırımlarınızın güvencesini vereceğiz, iktidarda kalacağız denildi. Amaçlarında iktidarı bırakma yok. Bu halkın muhalif güçleri, buna izin vermeyecektir ve bu iktidar gidecektir.
Bu Haber 42179 defa okunmuştur.




