RÖPORTAJ | Tan: Kürtlerin bir an önce birleşmesi lazım bundan başka her yol yanlıştır!

PeyamaKurd - Eski HDP milletvekili ve yazar Altan Tan, Türkiye ve Kürdistan’daki sıcak gündeme ilişkin PeyamaKurd’e değerlendirmelerde bulundu.
Altan Tan, Kürtlerin bir an önce birleşerek demokratik yollarla hak aramaya devam etmeleri gerektiğini, bunun dışındaki bütün yolların uzun, meşakkatli ve yanlış olduğunu dile getiriyor.
Hükümetin Kürt siyaseti de, HDP ve PKK’nin takip ettiği siyaset de ne yazık ki doğru değil. Her iki partiye oy veren Kürtlerde ciddi bir rahatsızlık var. AK Parti’ye oy veren Kürtler AK Parti’nin MHP ipoteğindeki Kürt siyasetini benimsemiyorlar.
HDP’ye oy veren, veya PKK’yi destekleyen Kürtler de artık silaha dayalı siyasetin sona ermesini istiyorlar. Onun içindir ki hem Ak Partili Kürtlerin yeni bir siyaset arayışı var, hem de HDP'li Kürtlerin. Demokratik ve özgürlükçü yeni bir yol için çok sayıda görüşme ve toplantı var.
Geçmiş yıllarda açıkça dillendirmemiş olsa da anlaşıldığı kadarı ile Ayhan Bey'in de rahatsız olduğu bazı konular var. Ama bu rahatsızlığın, madde madde sıralamak gerekirse neler olduğu, bugün için çok açık ve net değil. Ama bir rahatsızlık olduğu ortada.
Yeni bir parti mi kurulmak isteniyor, yoksa HDP içinde bir muhalefet mi yürütülmek isteniyor, bu konuda ayrıntılı bir bilgiye sahip değilim.
Biliyorsunuz sağda ve solda birçok yeni oluşum oldu. AK Parti’den beş altı parti çıktı. Erkan Mumcu, Abdüllatif Şener, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan bu partiden ayrılarak parti kurdular. Numan Kurtulmuş, Saadet'ten, ayrıldıktan sonra Has Partiyi kurdu. Sonra AK Partiye geldi. Ama onlar da AK Parti içinde daha çok Milli Görüş çizgisine yakın duruyorlar.
Bülent Arınç dönem dönem rahatsızlıklarını dile getiriyor ama tam olarak da kopmuyor. Aynı şekilde CHP tarafında Muharrem İnce parti kurdu, Öztürk Yılmaz parti kurdu, Mustafa Sarıgül parti kurdu. O tarafta da çok dalgalanma oldu, halen de bu dalgalanmalar devam ediyor. Daha geçenlerde bir grup CHP'li partinin duayenlerinden Deniz Baykal'ın CHP'den ihraç edilmesini istedi.
Bu kurulan partilerin hiçbiri milletin ihtiyacını karşılamadı. Onun içindir ki anketlerde çoğu % yarım puan, bir puan seviyesinde seyrediyorlar. Yeni partiler kurulabilir mi? Teorik olarak tabi ki evet. Bu ihtiyaç halen de devam ediyor. Böyle bir oluşumu da kim, kimler nasıl yapabilir zaman gösterecek.
Baştan söyleyeyim bu konuda elimde istihbari bir bilgi ve belge yok. Bunların hepsi sabotaj mıdır, yoksa her yaz çıkan 'klasik' orman yangınları mıdır, bunu bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var. Aynı gün aynı anda onlarca yerde başlaması –en son 70-80 noktaya ulaştı- çok tesadüf gibi gözükmüyor.
Bu yangınlar nasıl ve ne şekilde çıkmış/çıkarılmış olsa da yangınlar nedeniyle hükümetin eksikliği ve başarısızlığı üzerinden ülkede bir panik, umutsuzluk ve kaos yaratılmak istendiği açık.
Konya'daki olay yeni değil. Kamera kayıtlarında da ortaya çıktı ki bu iki aile arasında on-on bir yıllık bir husumet var.
Ama Türkiye’de maalesef bir olay meydana geldiği vakit o olayın esas sebebi göz ardı edilerek iş ya bölgesel ya etnik-mezhebi ya da dini-ideolojik çatışmaya doğru götürülüyor. Bunu derken, Türklerin içinde hiç şoven yok, ırkçı yok demek istemiyorum. Tabi ki var.
Bu gün Almanya’da da birçok Türkiyeli aileye Almanlar tarafından saldırılar düzenlendi. Irkçı örgütler var. Ama bundan hareketle bütün Almanlar ırkçıdır, bütün Fransızlar ırkçıdır, bütün Almanlara savaş açalım, veya Almanlar, Türkler ve Kürtler ayrışsınlar, bütün Türkiyeli Kürtler, Türkler geri dönsünler, demek… İşte bu yanlıştır.
Ben Türk halkı içinde öyle sistematik ve ciddi bir nefretin ve Kürt düşmanlığının olduğunu düşünmüyorum. Maalesef bunu çok abartıyorlar ve çok da yanlış yapıyorlar. Bugün Türkiye'de bir kaç milyon Türk-Kürt evliliği var. Buradan hareketle daha büyük çatışmalar ve kopmalar istemek de yanlış.
Tekrar belirteyim Türkiye’nin içinde ırkçı, faşist diyebileceğimiz insanlar var. Hatta Türk’ün Türk’e karşı faşistçe davrananları var. Özellikle bizim Beyaz Türk diye nitelendirdiğimiz – daha eğitimli, daha eski, daha varlıklı, daha laik-seküler kesim bir Yozgatlı Türk’ten de rahatsız, Rizeli bir Türk’ten de rahatsız. Ama bunu bir savaşa, çatışmaya, iç savaşa abartarak döndürmek de yanlış.
Türkiye’de son 40-50 senede 50-60 bin insanın canına mal olan ciddi çatışmalar var. Defalarca Alevi-Sünni, Laik-dindar, Türk-Kürt fay hatları üzerinden iç savaş çıkarmak istediler. Bu bütün bir Türkiye’nin felaketi olur.
Buna benzin dökenlerin tamamı haindir, alçaktır. İç savaş birilerinin işine yarayabilir ama bizlerin asla. Velev ki böyle az sayıda ırkçı saldırılar olsa bile toplumu sakinleştirmek, üzerine benzin değil, su dökmek gerekir.
Bu konuda Kürt medyasını da takip ediyorum, Türkiye medyasını da takip ediyorum, yabancı medyayı da edebildiğim kadarıyla takip ediyorum. Ne yazık ki birçokları boş konuşuyor. Özellikle PKK yanlısı medyanın büyük bir kısmı olayların aslını çarpıtıyor:
'Kürtlerin birliği şart, Barzani ihanet ediyor, KDP Türkiye ile işbirliği içinde PKK’nin üzerine yürüyor, AK Parti Kürdistan'ı işgal ediyor vb.
PKK, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin topraklarından Türkiye’ye doğru askeri harekat, gerilla hareketi, şiddet, savaş eylemlerini sürdürdüğü müddetçe Türkiye ne yapacak? Türkiye oraya girecek.
'Nasıl girer! Girmesin diyebilirsiniz!’ E söyleyin de girmesin! Eğer benim, sizin lafınızla olacaksa ayrı. Ama girecek, giriyor zaten. Kimseye sormuyor da. Irak’a da sormuyor, Amerika’ya da sormuyor, oraya da sormuyor, buraya da …
Peki Türkiye ordusu Kürdistan topraklarına girdiği vakit KDP ne yapacak? Ya kenara çekilecek ve hiçbir şeye karışmayacak veya PKK ile birlikte Türkiye'ye karşı koyacak, savaşacak.
Irak ordusundan beş-on misli daha güçlü Türk ordusuna karşı KDP nasıl direnecek? Türkiye bu sefer Erbil’e girer. Kürdistan hükümeti Kerkük’ü koruyamadı. Haşdi Şabi ve Irak Ordusu gelip Kerkük’e girdi. DAİŞ Erbil’e 22 km. yaklaştı, halk evlerini terk ederek Erbil'i boşalttı.
'KDP bizimle beraber savaşmasın ama Türkiye’ye de desin ki gelme. Onu engellesin.'
Peki nasıl engelleyecek? KDP Türkiye’yi engellemeye kalktığı an, Türkiye ile savaşmak zorunda. Bu, bu kadar açık.
Kendine aydın diyen bir sürü kişi bunu görmüyor veya görmezden geliyor. Peki o zaman ne istiyorsunuz? Erbil de mi işgal edilsin? Kerkük gitti, Afrin gitti, Serê Kaniyê gitti, Cerablus, Bab, Tılebyad gitti.
Erbil de mi gitsin? Duhok ve Zaxo da mı gitsin? Bunu mu istiyorsunuz? Çok derin birçok kişi belki de bunu istiyor.
Silah artık yol değil. Bu gün Türkiye ile savaşarak Kürtlerin elde edebileceği demokratik, ekonomik, siyasi, sosyal bir kazanım yok. Bu sözde aydın ve siyasetçiler bunu diyeceklerine, bir olalım ve savaşalım diyorlar. Eğer beraber savaşırsanız, beraber kaybedersiniz.
Bunu söylediğiniz zaman da gerçek aymaz ve hainler (aptallar ve iş birlikçiler) el ele vererek demokratik mücadele öneren silah karşıtlarını AK Parti hükümetine göz kırpmakla suçluyorlar.
Ülkelerinin ovalarında demokratik mücadeleye çapları, ülkelerinin dağlarına gelmeye de yürekleri yetmeyen Avrupa'dan ahkam kesenler cevap verin bu sorulara!
İkinci bir mevzu, bu gün Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin dünyaya açılan tek kapısı, Habur Kapısıdır. İlaçtan tutun, sanayi ürünlerine; tekstilden akaryakıta kadar her türlü ekonomik girdi-çıktı oradan gerçekleşiyor.
Türkiye ile savaşırsa nasıl ayakta duracak. Bir yol göster. İran’a mı yaslanacak? Bağdat hükümetine mi yaslanacak? Suriye’de Baas rejimine mi yanaşacak?
Tüm bu nedenlerledir ki bütün Kürtlerin ortak bir siyasetle silahları susturarak, Türkiye içinde demokratik mücadeleye girmeleri ne kadar zahmetli ve uzun olsa da en kestirme yol olarak gözüküyor. Suriye ve Irak Kürtlerinin kazanımlarının teminatı da bu.
Bu Haber 42203 defa okunmuştur.




