Dersim'i Kimliksizleştirme Projesi
Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden bugüne, bünyesinde yaşayan kadim halklara karşı hep inkâr ve imha politikaları yürütmüştür.
Kemalist cumhuriyetin hedefi yeni ve sûni bir ulus yaratmaktı çünkü. İttihatçıların geliştirdiği Ermeni soykırımı belli bir ekonomik güç sağlamıştı ve Türkiye’de yaşayan diğer halklara da göz dağı verebilmişti. Fakat Kürtlerin konumu farklıydı.
Kürtler, Ermenilerin aksine, silahsızlanmak zorunda kalmamışlardı. Ermenilerin silahlanması kabul edilmiyordu. Kürtler Müslüman oldukları için silahlanabilmişlerdi, Osmanlı İmparatorluğu’nda özerk bir güce de sahip olabilmişlerdi.
Kürtler, yeni kurulacak sûni ulusa uymayan en büyük grup kalmıştı. Türk değiller, olmaya da hiç niyetleri yok, ayrıca dindarlar…
Cumhuriyetin inkâr, asimilasyon ve imha üçgeninde Kürtlere saldırması işten değildi. Dersim’de, Koçgiri’de, Ağrı’da ve daha birçok alanda Kürtlerin özsavunmasına çarptı cumhuriyet. Yüzbinlerce Kürt canını verdi, nehirlerimiz her defasında kan aktı, liderlerimiz dar ağacında asıldı ama Kürtlüğümüzden vazgeçmedik.
Kürtler öldürmeyle, baskıyla, işkenceyle, hapisle çözülecek veya diz çöktürülecek bir halk değildir. Bunu en iyi anlayan da TC devletiydi. Bu nedenle yöntem değiştirdiler.
Asimilasyon politikaları devreye girmeye başladı. Uzaktaki köye gitmesek de bizim köyümüzdür dediler. İlk iş kemalist nobranlıkla yetişmiş öğretmenler eliyle oldu. Kürt çocuklarının dilini Türkçeleştirmeye çalıştılar. Pazarı geliştirip Türkçeleştirmeye başladılar. Kürt ve Kürtçe’ye dair ne varsa yasaklandı veya Türk versiyonu icat edildi. Bu süreçler hepimizin malumu.
Fakat gördük ki Kürt halkı, onca bedel ödemesine rağmen, 100 senedir kendi kimliğine, kendi kültürüne, kendi diline sahip çıkıyor.
Fakat devletin de hakkını vermek lazım. Asimilasyon politikalarının tuttuğu bazı yerler var. Bingöl, Elazığ, Muş, Urfa, Malatya, gibi Kürt şehirleri devlete entegre olmuş durumda. 70’li, 80’li yılların devrimci örgütlenmelerinin en güçlü olduğu bu şehirlerde ne yaşandı da bugün devletin birer kalesi haline geldiler?
İşte bu şehirlerin başına ne geldiyse, biraz farklı/özgün yollardan da olsa, şu an Dersim’in başına geliyor. Kenan Evren’in 80’li yıllarda piyasaya sürdüğü “Zazaca Kürtçe değildir, ayrı bir dildir” önermesi bugün Dersim’de gün geçtikçe büyüyor. Zazaların ayrı bir halk olduğu, Kürt olmadığı, başbaşka bir halk olduğu yanılsaması pompalandıkça pompalanıyor.
Dersim’in beri yandan Alevilik gibi özgün bir durumu var. Alevilik inancı da sistem tarafından yine Kürtlerden ayrışma, Kürtlerle yanyana gelmeme, Sünni Kürt’ten uzaklaşma aracı olarak kullanılmıştır.
Sistem son zamanlarda kendine çok daha işlevli bir asimilasyon aracı buldu; Fatih Mehmet Maçoğlu. Nam-ı diğer Komünist Başkan.
Devletin Maçoğlu’na müthiş bir desteği var. Ovacık belediye başkanlığına seçildikten sonra el altından verilen desteklerin haddi hesabı yok. Kayyumu bir yandan, valisi bir yandan, jandarması bir yandan… Elele verip güçlendirdiler Maçoğlu’nu.
Bir de işin balonlaştırma boyutu var. Yazılı ve görsel medyada hemen her hafta bir Ovacık haberi vardı. Komünist başkan nohut ekmiş, komünist başkan bal satmış, sular ucuzmuş, burs veriyormuş, vs…
Yaptığı iyi işler olabilir, amenna. Fakat bu ülkede komünist olmak neden bir anda bu kadar şirin görünmeye başladı? Bunu düşündük mü?
Dersim’in bir özgün durumu da her evden 3-4 tane sol örgütün çıkmasıdır. “Komünist” bir başkan bu nedenle Dersim’de parlatıldı işte. Fakat onun “komünizmi” değil; onun popülizmi ve sistemin her alanda sunduğu destekler kazandırdı Dersim merkezi.
Dersim’in sosyalist karakterine çok oynandı ama sözde sosyalist adayların kazanmasındansa sistem partilerinin kazanmasına yol açıldı. Yani mesele komünist başkanlar üretmek değil, Kürt ve Kürdistani olmayan başkanlar üretmekti.
Ovacık’ta TKP’nin adayı kazanamadı örneğin. Madem Ovacık’ta komünizmin temeli atılmıştı ve halk çok aşırı memnundu bu sistemden, neden gidip CHP’ye oy verdiler?
Tabii bir de şu soruyu sormamız lazım; Neden Dersim’de HDP bir tane bile belediye alamadı? TKP il belediyesini aldı, AKP bile 2 ilçede belediye başkanlığını kazandı.
Maçoğlu gibi özel savaş sözcülerini parlatırsak, Alevilik-Sünnilik çelişkisi çözülmezse, Zazaların Kürt olduğu gerçeği anlatılmazsa, yakında Dersim, İzmir ne kadar Kürtse o kadar Kürt olur. Bu tehlikenin farkında olmamız gerekmektedir.
Cihat Emir Aykaç
08.04.2019
Bu Makale 42166 defa okunmuştur.