İçimdeki esefleri dışarıya haykırmak istedim...
Kürt seçmenlerinin seçim arifesinde olduğumuz bugünlerde sandık başına gittiklerinde Kürdistan referandumunu, Kerkük hıyanetini ve Afrin harabelerini göz önünde bulundurmaları halinde en isabetli tercihlerini yapacaklarından hiçbir şüphem yoktur.
Üç seneyi aşkın bir süreden sonra kısa bir süreliğine Türkiye’ye gitme imkânı hasıl oldu. Bu zaman zarfında ayrı kaldığım dostlarım, akraba ve ehlimin yanı sıra ömrümün çoğunu geçirdiğim İstanbul’u görmenin özlem ve heyecanını iliklerimde hissetmekteydim. İtiraf edeyim ki insanın doğup büyüdüğü yer ve mekanların insanlar üzerindeki tesirini aynel yakın derecesinde yaşadım.
Gördüğüm sokak, beton yapılar, denizin kıyı ve köşelerinde çok ciddi bir değişiklik hissetmedim.
Ancak tanıdığım ya da tanımadığım insanlarda çok ama çok ciddi değişim gördüm.
Eski muhabbet yerine adalet,
İtimat yerine şüphecilik,
Kardeşlik yerine düşmanlık
İman yerine ırkçılık
İhlas yerine menfa atçılık almış olduğunu görünce bir daha dizlerimin bağları çözüldüğünü hissettim.
İçimdeki Eyvahlar ve esefleri dışarıya haykırmak istedim.
Ama insanlar vahşileşmiş, zihinler müşevveş, iktidar hodkâm, liderler hodendiş olmuşlar.
Bu müthiş tablo karşısında elimde bir şey gelmemenin çaresizliği içeresinde iken Rabbi Rahimimin ihsanı ve kemali imanın nimeti ile ırkçılık, haset, düşmanlık ve menfaatperestlik çukuruna girmekten kendi nefsimi muhafaza etmeye çalıştım.
Asıl ve en büyük tehlike ise makam sevdası ve şahsi istikbal endişesi siyasilerde zirve yaptığını gördüm. Bu koltuklara ulaşmak ya da ellerindekileri muhafaza etmek için en büyük alçaklık olan yalan ve iftira silahlarını birbirlerine karşı en acımasız bir şekilde kullanmaktadırlar.
Bu vesileyle kardeşi kardeşe düşman, kadını kocasına muhbir duruma düşürmüşlerdir.
Vatan sevgisini Allah sevgisi yerine bina edilmiş.
Bir hadisi şerif vardır ki “insanlar kendi idarecilerinin dinleri (yolu) üzerindedirler” en çıplak bir şekilde görmek mümkündür. Kullanılan terör argümanı ve beka sorunu ise sıradanlaşmış ya bendensin ya terörden baskısı bütün çıplaklığı ile insanları baskı altına almıştır.
Beka sorunundan kastedilen bir Kürdistan devleti ise Kürtlerden ziyade Türkler yani malum iktidar bunu tetikliyor. Kürtlerin büyük ekseriyeti (daha önceden) Türkler ile birlikte yaşamak isterken, bugüne kadar takip edilen inkâr, imha ve asimilasyon politikaları neticesinde, Kürt ırkçılığı konusunda en derin gaflet uykusunda ki kürdü de uyandırıp Kürtçü yaparak buna da beka sorunu diyorlar ise bundan da şikayetçi olmamaları gerekir.
Ayrıca bütün bu baskı ve sindirme politikalara karşın, sesiz çoğunluğun bir kısmı kararsız iken diğer bir kısmı ise iktidara diş bilemektedirler. İktidarın en büyük hatası ise Kürtleri ve Aleviler potansiyel olarak gözden çıkarmasıdır. Bunun götürüsü getirisi ile kıyaslanmayacak kadar büyüktür ziyadedir. Bu durum Kürtleri derinden yaraladığı gibi iktidara karşı ciddi bir arayış içerisine de sevk etmektedir.
Kürt seçmenlerinin seçim arifesinde olduğumuz bugünlerde sandık başına gittiklerinde Kürdistan referandumunu, Kerkük hıyanetini ve Afrin harabelerini göz önünde bulundurmaları halinde en isabetli tercihlerini yapacaklarından hiçbir şüphem yoktur.
Hüseyin Naci
27.03.2019
Bu Makale 42170 defa okunmuştur.