Hırsızlar İktidarı (Kleptokrasi)
Britanya ve orta doğuyu beraber yağmaladığı ülkeler, oluşumunu tamamladıkları yapay devletleri “doğrudan yönetme masrafını” yüklenmeden sömürgeleştirmek için, Osmanlı Birleşik Krallığının sınırlarını Balkanlardan, Türkiye’ye, Levanttan, Trablus’a, Mekke’den, Kürdistan’a kadar Cetvelle çizip, bölüşürken, Uyduruk Totaliter Yönetimleri de atamayı ihmal etmediler.
İslam Coğrafyasında Son yüzyılın hikayesi aslında; Totalitarizmin, Soylu Kavimlere Ayaktakımı eli ile Kleptokrasi’yi dayatma hikayesidir.
Kısacası toplumun çeperlerini oluşturan Yoksulların, Kleptokrasi ve Ayaktakımını iktidar olarak tercih etmesinin hikayesidir.
Ayaktakımı, içinde kısmen bütün sınıfların kalıntılarının temsil edildiği bir gruptur.
Bu durum, aynı zamanda toplumun bütün tabakalarını kapsayan “halkın kendisi” ile, kolayca da karıştırılmasına sebep olan bir husustur.
Tüm Kurtuluş mücadelelerinde “Soylu halk” gerçek temsil için savaşırken, “ayaktakımı” güçlü insan, güçlü Önder’e tapınmayı tercih etmiştir.
“Çünkü ayaktakımı, temsil edilmediği meclisten olduğu kadar, dışlandığı toplumdan da nefret eder. O nedenle modern ayaktakımı önderlerinin mükemmel neticeler aldıkları plebisitler (oylamalar), ayaktakımına bel bağlayan politikacıların eski bir fikridir.” der. (Hannah Arendt)
Ayaktakımı bir kere iktidarı ele geçirince, ne iktidarı bırakmaları kolay oluyor, nede onlardan İktidarı devralmak kolay oluyor.
Baskı Şiddet ve Gaddarlığın artması İle Ayaktakımının Ekonomik Toplumsal ve siyasal yapı içinde kendisine yer bulması tamamen aynı orantıda gelişme kaydediyor.
Kendilerini Halk gibi gösteren Gerçek bir Halk karşıtlığıdır, “peulace”.
Yine Hannah Arendt’e göre “Ayak takımının bitmez arzusu, kendini yok etmeyi bile göze alır”. Ayak Takımını Oluşturan başlıca unsurlar; Cahiller, lümpenler, işe yaramaz asalaklar, büyük yaşam alanlarına akın eden Sefil başıboşlar, yağmacılar, asiler ve Tutunamayanlardır.
Hz. Muhammed (SAV) sonrası İslam’ın yayılış dönemlerinde Küfür- Şirk- Bid at İle kuşanan, Gücü ele geçirmek her türlü çılgınlığı, barbarca göze alan Münafık İktidar avcıları da “hiçleştirilmiş ayaktakımlarından” oluşur.
Cehalet, ayaktakımı, Kleptokrasi ve Faşizm arasında doğrudan bir bağ her zaman vardır.
İslam Tarihinde Kerbela Katliamı da bir Ayaktakımı Kleptokrasisi Katliamıdır.
İslam Coğrafyasına; Modern Zamanların Ayaktakımı Kleptokrasisinin hâkim oluşu,
Hayata geçirilen Sykes/Picot sömürge programı ile başlamış,
Buckingham Sarayına düzenli biat ziyaretleri ile devam etmiştir.
Ayaktakımının Hegemonyası altındaki örgütlü tüm yapılar geri kalmış sorunlu yapılardır.
Ayaktakımları, Dava diye adlandırdıkları kendi uyduruk hareketlerini Koruyucu duvarlarla kuşatırlar.
Ezilenlerin, İşçi ya da Köylülerin safında oluştuğu sanılan yapılanmalar bile, bu Coğrafyada zamanla Ayaktakımının Öfkesini içinde barındıran birer Totaliter yapılanmalara dönüşür.
Bir üye için böyle bir hareketten ayrılmak, vahşi bir eylemin sonuçlarından daha korkutucu bir durumdur. Bu durumda harekette üye kalmak, muhalif olmaktan daha güvenlidir.
Kleptoman Ayaktakımı İktidarı, tahakkümü̈ altındaki tüm insanları her türlü ikna aracını kullanarak suç̧ ortaklarına dönüştürür. Her türlü̈ tasfiye ve müdahalenin yapılabilmesinin “mubah” olduğu bu ortamda yasaların hiçbir hükmü̈ yoktur. Yasalar sürekli değiştirilir. Suç ve cezaya dair sınırlar bulanıklaştırılır.
Her an keyfi uygulamalar yapılabilir, devamında buna bağlı yürütülen korku yönetimi süreklileştirilir.
Uygulanan kontrollü terör ile kamusal alan yok edilir, totalitarizme geniş ve bol şeritli yollar açılır. Boyun eğmiş̧ insanları mutlak bir tahakküm altına alabilmek kolaylaşır.
Ve terör Ayaktakımının yaşaması için, vazgeçilmez ihtiyaçlar hiyerarşisine dönüşür.
Ayaktakımı pişkindir, yüzsüzdür, Alçaktır ve karakteristiğini burada gösterir.
Hiç kimsenin parmağını kaldırmaya cesaret edemediği, muhalefetini sertlikle ezen otoriter “despotik uygulamalar” bile, rezervleri tükendiğinde faaliyetlerine son verirken, Ayaktakımı iktidarları, muhalefetini düşmanca yaklaşımlarla susturduğunda şiddetini arttırır, masumlara yönelir, sonu olmayan, akışkan bir surece dönüşebilir.
Terör beyin yıkamaya eşlik eder, dış̧ müdahalelere karşı kendisini koruyup izole etmesi sebebi ile, yarattığı şiddet sarmalı giderek büyür.
Ayaktakımının oluşturduğu Totaliter Kleptokrasi yönetimlerini, diğer yönetimlerden ayrılan en temel özellik, üyelerinin etrafını koruyucu duvarlarla kuşatabilmesidir.
Ajitasyon ve Propaganda, Kleptokrat Ayaktakımı totalitarizmin, gerçek dünya ile iletişime geçtiği tek psikolojik mücadele aracıdır, Gerçek dünya İle arasındaki tek bağlantıdır.
Ayaktakımının hegemonyası sadece basit bir tiranlık, yapay bir diktatörlük ya da otoriter bir yönetim değildir. Kleptokrasinin kendi suç ortaklarını yaratması ve yaygınlaştırması ile direk bağlantılıdır. Kitlelerin Pastörizasyonu onların ihtiyaçlar hiyerarşisinin en tepesindedir.
Ayaktakımı Kleptokrasisi kitle kavramını merkeze alır. Toplumsal Sınıfların Çökmesine Sırtını dayar.
Sınıfsız toplum “Totaliter Ayaktakımı Kleptokrasisine” zemin hazırlar.
“Ne Hitler ne de Stalin kitlelerin desteği olmaksızın totaliter yönetimlerini sürdüremezlerdi.
(Hannah Arendt)
Ajitasyon ve Propaganda ile kandırılan kitlelerin üzerinde, korku saltanatı sürdürmenin tek aracı baskı şiddet ve gaddarlıkla donatılmış, dozu ayarlanmış terördür.
Totaliter Ayaktakımı Kleptokrasisi; Politika, siyaset, ekonomi, medya, silah, Bilim ve Kamusal alan denetiminin bir merkezde toplandığı apayrı bir siyasi yapıyı da, ayrıca karakterize eder.
Endoktrinasyon onlar için vazgeçilmez Kutsal Cüzler arasındadır. Totaliter Ayaktakımı Kleptokrasisi, Halkın yalanlara inandırılabilmesi için aynı şeylerin, sürekli tekrarını benimser. Stalin ve Hitler gibi, Halkı yalanlara inandırmayı “sanat” olarak görürler.
Duygulara hitap etmeyi, az sayıda noktaya odaklanmayı ve vurgulanması istenilen şeyleri halkı inandırıncaya kadar defalarca tekrar etmek, bu propaganda yönteminin temel prensiplerindendir. Hitler ve Stalin’in kinci gaddarlığının yarattığı çekiciliğe benzeyen, “Ayaktakımı Kleptokrasisinin”, seçkinleri cezbeden çekiciliği, onları daha kolay ve anlaşılır kılar
Ayaktakımı Kleptokrasisinin Popülaritesini Arttıran, onlara Devlet Desteği kazandıran, onlara İktidar ve Bürokraside hayranlık kazandıran ana faktör ise vesayet rejimleridir. Vesayet rejimleri Gizli ordularını bile genellikle bu unsurlar üzerinden oluştururlar.
Sümer’de, Babil’de, Mısır ve Çin mitolojilerinde de yer alan, yakın tarih Millî Mücadele dönemlerinde İktidara kafa tutan, ayaklanan ve deviren asi, ilkel isyancı, sosyal Eşkıya ve Halk kahramanları (Gılgamış, Demirci Kawa, Samuraylar, Muaviye, Yezit, Eski Zamanların eşkıyaları, Zeybekler, Efeler, Külhanbeyler, Kabadayılar, Partizanlar vs vs) Kendi dönemlerinin İktidar erki tarafından bir şekilde beslenmiş gizli ordulaşmalara örnektirler.
Modernleşme sürecine direnen her iktidar, toplum içinde devletten sonra, daha çok itibar gören ikinci grubun, lümpen ayak takımları olduğunu bilerek hareket eder ve finalde her zaman onlarla sahaya çıkar. Yoksulların Eşkıyalara olan hayranlıkları bu yönetimlerde Mafya Liderlerine doğru evrilir.
Ayaktakımı Kleptokrasisinin yönetim manifestosu olan, cellatlar ve kurbanlar formülasyonunu “sistem bütünlüğü” için hazırlayan ve dönemsel terk edilmişliğe dönüştüren temel gerçeklik, kendisi için çalışan terörü meşru görmesi ve göstermesidir. Kısacası terörden beslenmesidir.
Bu zemin Siyasal yapılar ile toplumsal geleneklerin yıkılışıyla şiddetlenmiş̧, yarattığı köksüzlük ve aidiyetsizlik ile kurumlaşmıştır
Roma’nın Gladyatörleri, Çin’in Samurayları, Asya’nın Moğolları, Kristof Kolomb‘un yeni kıta Katilleri, IŞİD’in tecavüzcü Barbarları, İttihattı Terakki’nin Red ve İnkar Militanları, Nazi Almanya’sının Yahudi Karşıtı SS’leri, Stalin’in Partizanları, Eşkıyalar, Günümüz İsyan Fedaileri, gerillalar, Kabadayılar, Sokak çeteleri, statükonun beslediği stratejisiler, yerel ve ulusal basını elinde tutan karteller, Fırsatçı Sermaye grupları ve Siyaset mekanizması, Ayak takımının cezbettiği Seçkinler sınıfı, genel olarak Ayak Takımı Kleptokrasisinin oluşturduğu metaforlardır.
Birleşik Devletler Krallığında padişahlık Otoriteyi temsil ederken, Bağımsızlık isteyen Milletlere karşı, İttihattı terakki tarafından, sırası ile denenen, Osmanlıcılık/İslamcılık/Türkçülük üçlemesi, Sonradan Kleptokrasiye dönüşen İttihatçı Ayaktakımı totalitarizminin en temelini teşkil eder.
Hitler ve Stalin’in totalitarizmine zemin hazırlayan olgular, Antisemitizm ve Emperyalizm faktörleri olurken, Yapay Ortadoğu Totalitarizminde buna, Ayak takımı Kleptokrasisi tarafından Anti Kürt programı da eklenir…
Yarattığı Gizli Birimler aracılığıyla muhaliflerinin imhasını; baskı, şiddet, terör ve gaddarlıkla tamamlayan Ayaktakımının topyekûn Tahakkümü, totaliter rejimlerin olmazsa olmazlarına dönüşür...
Örneğin despot yönetimler veya tiranlık rejimleri, öldürdüğü muhaliflerin ya da katlettiği kurbanların anılmasına, yasının tutulmasına izin verirler.
Ama Totaliter Ayaktakımı Kleptokrasisi, kurbanını yok etmekle yetinmez, kurbanını, hiç̧ var olmamış̧ gibi, hiç yaşamamış gibi, tüm hatıraları ve anıları ile birlikte imha eder...
İktidarı o an elinde tutan lider dışında hiç̧ kimse, bu kontrollü terörden kendisini koruyamaz; bugünün emirleri cellatları, kolaylıkla yarının infazlık kurbanlarına dönüşebilir.
Zaman içinde Dava diye adlandırdıkları uyduruk Misyonlarının takipçilerinden, Çakma Seçkinlerini oluşturabilen Totaliter Ayaktakımı Kleptokrasisi; kitlelerin sadakatini arttırmak için, Dava diye tanımladıkları Uyduruk Amaçlarına ve kendilerine karşı bir dünya komplosunun gerçekten var olduğu teorisini geliştirir, buna inanır ve yalan Propagandalar ile Halk yığınlarını buna inandırmaya çalışır.
Otorite, toplumsal normlar hiyerarşisini sağlayan ilkeler bütünlüğüne dönüşebilirken,
Ayaktakımı Kleptokrasisinin totaliter tahakkümü; özgürlüğü ve kendiliğindenliği,
Kısacası binlerce yılda oluşan İnsani Normlar hiyerarşisini, ortadan kaldırmayı Hedefler.
Mutsuz, hoşnutsuz, agresif, asabi, silik, nüfus artışı ve işsizlikle beraber Tüm dünyada ortaya çıkan kitle toplumu, Ayaktakımı totaliter hegemonyasını besleyen vazgeçilmezlerdir.
Ayaktakımının oluşturduğu totaliter Kleptokrasiler sayesinde insanlık tarihi; bilmediğimiz, görmediğimiz, duymadığımız, öngöremediğimiz yeni bir kötülük türü̈ ile daha tanıştı, Insanlığa karşı işlenmiş suç, Kant’ın Tanımı ile “radikal kötülük”.
Victor Hugo’nun “Gülen Adam” romanında, vazolara yerleştirilerek büyütülen, para için panayırlarda sergilenen hilkat garibesi çocuklar gibi, Totaliter Ayaktakımı Kleptokrasisinin, Bireyi dönüştürme yürütücüleri, “topyekûn tahakküm” deneyini gerçekleştirmek üzere, Okullar, mabetler, STK ve diğer tüm kamusal alanları laboratuvar olarak kullanmayı meşru görür.
Amaç insandaki ahlaki kişiliğin öldürülmesidir.
İnsanların tepkisizliğe itilmesidir.
Kamusal alanlara kurbanlardan birtakım liderler seçilmesidir.
Bu Kurban ile katilin karıştırılmasına neden olsa bile, ayırt edici çizgiyi bulanıklaştırmış, ahlaki kişiliği ortadan kaldırmıştır artık.
Ayaktakımı Kleptokrasisi “topyekûn tahakküm” projesinin, tamamlanması için bireysel kimlik ve farklılıkları hedef alır.
Ayaktakımı İktidarları İnsanlık tarihinin farklılığını, çoğulluğunu kabul etmeyen, tahrip eden, bu Farklılıklardan sadece kendisine özgü bir yapay tarih bilinci çıkaran, ucube bir sistemi de temsil eder.
Totaliter Ayaktakımı Kleptokrasisi, İktidarlarını korumak ve Süreklileştirmek için, “homo sapiens” türünün farklılığından, ayırt edilemeyecek tek bir numune yaratmayı bile hedefler. İnsanlık suçu kapsamındaki bu işlem “Radikal Kötülüğün” geldiği son aşamayı da Özetler. Ayaktakımı teröre ihtiyaç duyar, muhaliflerinden kurtulduğunda tüm bileşenleri ile yekvücut olur. Ayaktakımı Kleptokrasisi Yolunun üzerinde engeller kalmadığında, Kitlelere en üst derecede korkuyu pompalar. Totaliter Ayaktakımı Klaptokrasisine özgü tek baskı aracı sadece “yekvücut terör yöntemidir.” Levant ve Kürdistan topraklarında Totalitarizm; “Hırsızlar İktidarının” Sürmesi uğruna yaşama dair her şeyin yok edilmesi demektir.
Veysel Göker
21.01.2019
Bu Makale 42179 defa okunmuştur.