Ayşe Şan’ın hayatına dair: Yıllar sonra Diyarbekir’de…

Dengbej Değerli Ayşe Şan’ın naaşının defin yerine taşırken, “Nakil işlemlerini yürütürken izlediğimiz yolu ve yöntemi düşünerek yürüyordum. Bu kadar küçük bir grupla yürüttüğüm çalışmanın ne çok ortağı çıkmıştı?

Görünce şaşırdım mı? 

Elbette ki hayır!

Zira hep böyle olur. Çok doğru bir yöntem ve zamanın ruhuna sadık kalıp çalışmayı yürüttük. Bu önemli, vicdani bir başarıydı. Güzel Ayşe Şan seni Diyarbekir’in kalbine gömme onur ve gururunu, halkımızla paylaşarak yaşıyoruz. Rahat uyu! Toprak seni incitmezsin. Artık şehrindesin.

Tu bêjê Welatê min!

“Welatê min Dîyarbekir

Ew şerîne mina şêkir

Wele min pir bêrîya te kir!

Ax Dîyarbekir wax Dîyarbekir”

Yaşamı çok çileli, azaplı, acımasızdı. Dengbejler tümü erkek meclislerinden oluştuğu için, kadının yeri, sancılı ve niyazlıdır. Dengbejler cemaat buluşmalarının bir nevi müzikal yaşamın anlatıcılarıdır.

Kadınların dengbêjliğe soyunmaları çok tekil, hayli çileli ve o kadar da cesur örneklerinde biride “Ayşe Şan’dır” kendi deyimimle bu cesur örneğin en zirve ismi de daha çocukluk yıllarında baba evindeki gizli, gizli dengbêj babayı, babanın arkadaş ortamlarından kendinden geçerek dinleyen ve yaşam pratiğine nakşeden Ayşe Şan’dır…

**

Kendi el yazması anlatımı, Ayşe Şan‘ın yaşam emeli. Sesini geliştirip çocukluk günlerinin Diyarbekir Suriçi’ndeki evlerinde babasının arkadaşları ile kurdukları Dengbêj divanında, kadim surun evinin bir köşede sessiz-sedasız babasının kılamlarını dinlediğini ve çok özendiğini, hatıralarını yazarak bir de kendine göre arşivlemesi de ayrıca şapka çıkarılacak bir davranıştır. Ve yine el yazması hatıratında Surdaki evimizin duvarlarının dili ve kulakları olsaydı da o dengbêj gecelerini anlatsaydı.

Bir köşeye büzüşür, azarlanır yine de babamı ve dengbêjleri dinlerdim. O kadar kendimden geçerdim ki, biri beni çağırsa da duymazdan gelir, sonra irkilir, sonra cevaplardım”

 

Kürt geleneksel müziğinin ilk Mezopotamyalı kadın dengbejlerinden biridir. Yoksa Kürt kadın Dengbejlemiz çok, “Fatma İsa, Meryem Xan ve daha nicesi”

Ayşe Şan vasiyetinde, İzmir’de ölürsem benim naaşımı, “Annemin yüreğine gömün” demiş.  Bu duyan her duyarlı kadının, insanın yüreği sızlar benim de yüreğim sızladı ve yakınlarıyla paylaştım,

Naaşını, vefatından 29 yıl sonra teklifimin cevap bulması, karşılık görmesiyle ailesinin isteğiyle yurdu-şehri Diyarbekir’e getirildi. Ve Diyarbakır Belediyesinin naif hizmetiyle, biz kadınların omuzlarında ana kucağına teslim edildi.

Rahat uyu, umarım hasrettin bitmiştir…!

**

İzmir’de 18 Aralık 1996 yılında hayatını kaybeden sanatçının kemikleri, yıllar sonra ana kucağı Diyarbekir'de toprağa verildi.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Ayşe Şan’ın defin ilanını sosyal medyada duyurunca sabahın erken saatlerinden itibaren Yeniköy Mezarlığı’nda kalabalık bir insan seli ve hayran kitlesi toplandı. Tören yapılmadan defnedildi. 

Tören başka bir tarihe yani ‘Anıt Mezar’ tarihine bırakıldı Kürtçe bir ağıtlarla uğurladı toprağına Ayşe Şan’ı. Defin sonrası böylesine ana yüreğiyle buluşması üzerine çok anlamlı konuşmalar yapıldı.

**

Ayşe şan, 10.07.1938 yılında Diyarbakır Seyranan da varlıklı ve dengbej bir ailede doğdu, Ayşe, Ali, Zehra ve Saliha toplam 4 kardeşlerdi,

Anneleri Elif Erzurumlu Hacı Musa’nın kızıdır. Çocuklarının babalarını kaybettikten sonra 4 çocuğu ile birlikte yaşama devan etti. DSİ’de anneleri bir doktorun yanında görev yapmaktadır. Diyarbakır’da dünyaya gözlerini açan Ayşe Şan, sanatçı kimliğine kavuşunca halk arasında çok karşılık gören “Taçsız Prenses” olarak anıldı.

Ayşe Şan başka başka isimlerle de anılmış olsa da Bağdat radyosunda “Eyşana Êlî” ismiyle ünlenir. Burada Arapça, Farsça da eserlerini okur.

Babasının tanınmış dengbêjlerinden olması dolayısıyla çocuk yaşta müzikle tanışan Ayşe Şan, kendi el yazmadır müzik kültürü

Ayşeşan alaylıdır (kulaktan, kulağa sözlüdür) evlerinde kurulan dengbêj divanlarıyla Kürt müziğini, kültürünü, tarihini, kılamlarını öğrenerek ilk müzikal eğitim sözlüdür.

**

Diyarbakır’da 15 yaşlarına geldiğinde kadınların mevlitlerde mevlit ve kasideler okur bulunduğu ortamlarda Kürt klasik kılamlarını (şarkı-türkü), mırıldanırmış ve ancak dinleyicilerin beğenisini çok zor zamanlarda kazanır. 1958 yılında babasının isteği üzerine zorla evlendirilir ve bu evlilikten bir kızı, Yasemin olur (Geçen sene vefat etti nurlar yoldaşı olsun) kendi rızasıyla yapmadığı evliliği kısa sürer sonra Mardin’de eşinden ayrılır. Antep’e taşınır bir ara terzilik yapar ve daha sonra, Antep radyosunda koro da çalışmaya başlar

Ayşe Şan, çok genç yaşta Kürtçe ve Türkçe şarkılar söyler Antep Radyosu'nun müzik hayatında ayrı bir yeri olduğunu anlatır. Çok genç yaşta sürgün ve göç yoları onun olur, ağır bedeler öder…

Daha sonra yine göç başlar. 1963’te İstanbul’a taşınır. Hem Türkçe hem Kürtçe konserler vermeye başlar. 2 Türkçe, 1 Kürtçe plak yapar. Kürtçe söylemenin yasaklı olduğu yıllarda, büyük risk alarak Kürtçe şarkılar seslendirir.

Ayşe Şan, Almanya’ya göç eder

Kürtçede ısrarı ve giderek isim yapması üzerine baskılarla yüzleşir. Kıymetli sanatçı, yine baskılar nedeniyle 1972’de Almanya’ya göç eder. Yani sürgün hayatı yaşar.!

Almanya'da ikinci evliliğinden olan 18 aylık kızı Şehnaz'ı kaybetmesi üzerine zor günler ve acı, çileli günler yakasını bırakmaz. Ardından radikal bir karar alır, sanat yaşamına bir süre ara verir. Şehnaz'ın acısının yüreğine çimentolaşan acı olur ardından, unutulmaz şarkılarından biri olan "Qederê" isimli bestesini yazar ve çok sonra da seslendirir.

Dinleyenin gözyaşlarını döker. Ben ağlarım ama sizi elbette bilemem.!

Bir aradan sonra Türkiye’ye geri döner fakat bıraktıkları umduğu gibi gitmez çok umutsuz bir durumdayken bazı insanların yardımıyla Bağdat Radyosu'na davet edilir 1979 yılında Irak’a gider.

Bağdat Radyosu’nda iş verilir

Bağdat Radyosu'nda iş verilir ve çalışmaya başlar. Ayşe Şan’ın kadife sesi artık Bağdat Radyosu'ndan dillendirilir. O dönemde Bağdat Radyosu'nda Kürtçe dilinde de kültür-sanat ağırlıklı programlar yapılmasına izin vardır. Tıpkı Erivan Radyosu’nda olduğu gibi… Bağdat Radyosu’nda Kürt müziği ve kültürünün yaşatılmasında önemli katkılara sahiptir. Kürt müzisyenin yetişmesine ev sahipliği yapmıştır…

***

Bağdat Radyosu’nda o dönem Cizrawîler, Mihemed Şêxo, Tehsîn Taha, Meryem Xan, Îsa Bervarî, Gûlbahar, Nesrîn Şêrwan gibi çok ilgi gören ve dinlenen sanatçılarla tanışır birlikte programlar yapar.

Ayşe Şan burada Kürt müziğinin birçok önemli ismiyle tanışma, birlikte çalışma ve konser verme imkânı yakalamış, ‘Eyşana Elî’ adıyla sesini duyurması tam da o yıllarda olmuş…

Ayşe Şan, Hewlerde’de çalıştı

Daha sonra tekrar Türkiye’ye dönerek İzmir’de çocuklarıyla birlikte yaşamaya devam eden Ayşe Şan'ın, kadın kimliği, kitaplara romanlara sığmayacak kadar kısa, ama acılarla yoğrulmuş, uzun soluklu ve onurlu bir yaşamı oldu.

Fakat ortaya koyduğu mücadele akrabaları ve çevresi tarafından kabul görmez. Bir mücadele o denli kötü olur ki; ölüm tehditleri alması sebebiyle doğduğu ve çok sevdiği Diyarbekir'den uzak düşmesine ve bir daha da görememesine yol açar.

Baskı ve tehditler o kadar ağırlaşır ki; bu nedenle canından çok sevdiği annesini hastalığında göremez, ziyaret edemez ve annesinin ölümü sonrası inanılmaz bir acıyla boğuşur ve yine el yazması anılarında “Heywax Dayê” bestesini yapar, dillendirir. Bu parça adeta kimsesiz kalışın ağıtıdır, sitemidir, yürek acısıdır…

**

Ayşe Şan 58 yaşında ömrünün baharında, 18 Aralık 1996’da İzmir’de kansere yenik düşerek ve acıları da heybesine koyarak aramızdan ayrılır.

El yazması vasiyetinden 5 yıl önce haberdar oldum çok üzüldüm.  Ayşe Şan, ölümünden çok önce cenazesinin Diyarbakır’a defnedilmesi vasiyetine rağmen, isteği engellere takılır ve cenazesi İzmir’de az sayıda kişinin katılımıyla defnedilir.

Rahmetli Ayşe Şan’ın penceresinden baktığımızda, 18 aylık kızının acılarla ölümü üzerine bir isyan ve Kürtlerin ölülerine yaktığı ağıtların bir anatomisini görürüz.

İki dev parça “Qederê”, yine hep özlemle uzak düştüğü anasına hasret şarkısı “Heywax Dayê”, bir de bağrına gömülmek ve yüreğine gömülmek istediği memleket özlemi ile yanıp tutuştuğu “Welatê min Dîyarbekir” üç önemli parça ve Kürt halkının kulağına nakşettiği üç parçadır.

Ayşe Şan’ın naaşının nakil işlerinin gerçekleşmesinde emeği geçen;

Ben (Yüksel Avşar) ve oğlu Murat, yeğeni Erkan Şen ve her aşamasında beni yalnız bırakmayan Sevgili Nezahat Barutçuoğlu’na, hiçbir imkanını esirgemeyen Diyarbakır Büyükşehir Başkan ve eş başkanları. Sevgili Serra Bucak ve Doğan Hatun’a çok müteşekkiriz.


Bu Makale 198 defa okunmuştur.