Başörtüsüne İman Eden Kişileri Ötekileştirmek...

Başörtüsüne iman eden kişileri ötekileştirmek, ÖZGÜRLÜKLERİNE engel koymak, onları aşağılamak, küçüklük hastalığına düçar olduklarını iddia etmek, onları çirkin olarak nitelendirmek, gerici, ilkel, tutsak, vs. ilan etmek benim HADDİM DEĞİLDİR. Kimsenin haddi değildir.

Sosyal medyada son günlerde #10YearsChallange etiketiyle bir akım başladı. 10 yıl önceki fotoğrafınızla günümüzde çekilmiş bir fotoğrafınızı yan yana getirip paylaşıyorsunuz. ‘Challange’ kelimesi meydan okumak anlamına geliyor. İşin “meydan okunan” kısmı, 10 yılda ne kadar az değiştiğinizi ve yaşlanmadığınızı herkese göstermek.

Bu akıma bir alternatifin yaratılması kaçınılmazdı ve öyle oldu. #10YearChallange etiketiyle yapılan bu paylaşımlar ise başörtüsünü çıkartmış kadınlar tarafından başlatıldı.

“Büyüdük, güzelleştik, özgürleştik” kelimelerinin iliştirildiği paylaşımları görünce eski Türkiye’yi hatırladım ister istemez. Tesettürlü kadınların sosyal yaşamda var olamadığı, tacizkâr bakışlara, sözlere hedef olduğu, kamusal alanda bulunamadığı, “çağdaşlar” tarafından gericilik, ilkellik, cahillikle suçlanan kadınları hatırladım. Üniversite önlerinde saldırıya uğrayan genç kadınları, “ikna odalarında” kadınları başörtülerini çıkarmaya teşvik edilenleri, HDP milletvekili Hüda Kaya ve kızları gibi bu uğurda idamla yargılananları hatırladım.

Merve Kavakçı başörtüsüyle meclise girdiğinde kopan kıyameti, Ecevit’in “biri bu kadına haddini bildirsin” dediğini hatırladım.

Bu yaşanan zulümler bugün maalesef birer alay konusu olmuş, AKP iktidarının yanlış pratikleri üzerinden Kemalist-faşist-modernist pratikler güzellenmeye, meşru görülmeye başlanmış.

Öncelikle bu akımı başlatan kadınların ne dediğine tekrardan bakalım; “büyüdük, güzelleştik, özgürleştik”… 1 senede büyüyemeyeceklerine göre, başörtülerini çıkarmayı “büyümek” olarak görüyorlar. Yani başörtüsü takmak sanki bir çocukluk hastalığıymış gibi. Sanki ancak çocukların inanabileceği, yetişkinlerin de “kanmayacak kadar büyük” olduğu bir olguymuş gibi. Masal gibi, evcilik gibi, oyun gibi, saklambaç gibi…

Diğer bir ibare de “güzelleştik” vurgusu. Başörtülü olmayı çirkinlik olarak görmenin ifadesidir bu. Neden böyle düşünülüyor diyerek paylaşılan hemen tüm fotoğraflara baktım. Başlarını açtıkları döneme ait fotoğraflar, özellikle yaz aylarından kalma, şortlu, dekolteli fotoğraflar. Yani açık giyinmek, dekolteli olmak, şort veya mini etek giymek, bikini giymek “güzellikmiş”.

Kapitalist modernitenin estetik algısıyla hareket edersek, evet, açık giyinmek “güzeldir”. Bir araba reklamını bile çıplak kadın fotoğraflarıyla sürüme sokan bir akılla uzlaştıysak, kadının bedenini metalaştıran ve çikolatadan dahi erotizm devşiren bir zihin dünyasına sahipsek, evet, açık giyinmek “güzeldir”.

Son ibare en can alıcı olan bence; “özgürleştik”. En fazla 10 sene önceye kadar başörtülü olmanın tutsaklık olduğu, kadınların özgürlüğüne ket vurmak olduğu, kadınların ancak aile zorlamasıyla böyle bir “ilkellikle” birlikte olabileceği ve özgürlüğün ancak başımızı açmakla olacağı fikri hâkimdi. Kemalist-faşist-modernist devlet de bütün zarih-batın aygıtlarıyla bu fikrin propagandasını yapıyordu.

“Türkiye, İran olmasın”, “Başörtülüler Suudi Arabistan’a gitsin”, “Kardelenler çiçek açsın” propagandalarıyla hep bu fikir işlendi. Bu kapsamda yüz binlerce kadın sosyal hayattan, çalışma hayatından, hatta çarşı pazardan bile uzaklaştırıldı.

Bilinenin aksine AKP döneminde başörtülülerin sayısı artmadı, başörtülülerin görünürlüğü arttı. Sözle, bakışla, türlü engellemelerle toplumsal hayattan tecrit edilmiş başörtülüler sosyal yaşamda yer bulabildi. Yani başörtülüler ÖZGÜRLEŞTİ. Kamusal alanda çalışmaya başladılar, okullarına gidebildiler, meclise girebildiler, her iş kolunda ve mevkide görünür oldular. Modernist faşizmiyle evlerine hapsedilenler bugün her yerde ve bu özgürlüğe sahip olmak için başlarını açmak zorunda kalmadılar.

Benim başörtüsü konusunda İslâm’dan anladığım, başörtüsü konusunda Allah’ın bir buyruğu bulunmamaktadır. Başörtüsü, kadim kültürlere dayanan bir geleneğin devamıdır. Hatta bence başörtüsü İslâmî olmak dışında her şeydir.

Fakat başörtüsüne iman eden kişileri ötekileştirmek, ÖZGÜRLÜKLERİNE engel koymak, onları aşağılamak, küçüklük hastalığına düçar olduklarını iddia etmek, onları çirkin olarak nitelendirmek, gerici, ilkel, tutsak, vs. ilan etmek benim HADDİM DEĞİLDİR. Kimsenin haddi değildir.

Beyaz Türk modernistlerine yaranmak ve Kemalist-faşist kesimlerce kabul görmek adına başörtüsü düşmanlığı yapmadım, yapmayacağım. Bir kadının başını örtmesi veya örtmemesi ne ona güzellik katar, ne de çirkinlik. Ne onu modern yapar, ne de ilkel. Ne onu büyük yapar, ne de küçük. Ne özgür yapar, ne de tutsak.

Bir bez parçasına yüklenen bunca olumlu-olumsuz anlam tamamıyla siyasetle ilişkilidir. #1YearChallange akımını başlatanlar da bu düşmanca siyasetin etkisi altısında kalmış olanlardır. Başörtülerini çıkartmaları beni zerre ilgilendirmiyor. Başörtülü olanları aşağılamaları ise nefret suçudur. İşte bu beni sonuna kadar ilgilendirir. Buradaki işin “meydan okuması” da geçmiş Kemalist-faşist iktidarının tekrar topluma hakim olması arzusudur. Mesele budur.

 

Cihat Emir Aykaç

20.01.2019


Bu Makale 42122 defa okunmuştur.