Birilerinin huzuru birilerine hüzündür
Tarih boyunca bazı kelime ve kavramlar zaman, mekân ve kişilere göre mana-ı ismi hep aynı olsa da, mana-i harfi hep farklılık arz etmiştir.
Hele bu kavramlar yönetici ve yönetilenler arasında atf-ı mana söz konusu olunca tarafeyn bambaşka manalar alır. Örneğin: Nemrut kendisini İlahlaştırarak put ve puthaneler yapar; huzurun puta saygı duruşunda olduğunu, putun kendileri için kurtarıcı olduğunu ve ona belli dönemlerde çiçek, çelenk ve en güzel taamlardan sunulması gerektiğinde görür. Bunun karşıt görüşünde olan Hz. İbrahim’de huzurun sadece tevhid dininde ve gerçek manada Allah’a kulluk etmekte olduğunu put ve putperestliğin sonu hüsran ve cehennem olduğunu söyler ve dediği de çıkar.
Firavun Ramses’e göre huzurun Amon-Ra’ya taparak ve İsrail oğullarının Kıptilere kölelik yapmakta olduğunu söylerken, Hz. Musa da huzurun Alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim olup Kenan diyarına göç etmekte görür.
-Bunun gibi Hz. Davut çok küçük bir çocuk olmasına karşın uzun boylu, gücü ve kuvveti yerinde olmasına rağmen sapkınlık içinde kavmini üstün tutan ve silahına ve cüssesine güvenen Calut‘un,
-Hz. Harun ile para ve altına (o dönem döviz yok) çok düşkün Samir‘in,
-Ebu Cehil ve Hz. Peygamberimiz arasındaki huzur ve güven anlayışları hep farklı olmuşlardır.
Bütün bu saydığımız kişilerin hayat hulasalarına baktığımızda hakkı esas alıp Rıza-i İlahiyi gözeten fıtri kanunlara zıt hareket etmeyenler günümüze kadar hep takdir, takdis ve tebrik edilmişlerdir. Ancak gücüne, makamına boyuna ve silahına güvenip hakkı çiğneyenler, hukuku kendinde sananlar ve en önemlisi de başkalarının mallarına, canlarına ve ırzlarına göz dikip ganimet sayanlar ise esfelisafilini boyladıkları gibi günümüze kadar hep lanetlenmişler ve böyle de devam edecektir.
Tarih, akıl sahipleri için ders alınacak birer hazine mirasıdır. Eğer günümüzde bazı yönetici şahıslar taht’da iken firavunlaşıp kızıl deniz kapanışında tövbe etmeleri, onlara asla ve asla kurtuluş sebebi olamayacaktır.
Günümüzün en keskin silahı olan cerbeze sanatının mermileri şüphesiz din ve milliyetçiliktir. Bu silahı en etkili kullananlar maalesef cüsseleri uzun ufukları dar ve geleceği görmeyen Ortadoğu’nun basiretsiz yöneticileridirler. Bundan dolayıdır ki en acımasız ve etkileyici silahlar halkımız üzerinde insafsızca denenmektedir. Kudüs gibi farklı inanç ve kavimleri barındıran Kerkük’ü cehenneme çevirenler o aziz beldenin huzurunu da Calüt gibiler Fir’avn gibiler Nemrut gibiler kaçırdılar. Çünkü Kürtlerin huzura kavuşmaları demek birilerinin hüznü demekti. Bunun için huzurumuza göz koydular.
Farklı Saiklerle Kürtlerin yerleşim yerlerini işgal edip sözüm ona huzura kavuşturduklarını dillendirenlerin acaba Allah’a yönelecek yüzü kendilerinde bulabilecekler mi?
Halkın malına el koyup yurtlarından sürgün edenlerin Calüt’tan ne farkları vardır. Bugün zihniyet olarak siyam ikizleri olan marjinal silahlı birtakım başıbozuk neye hizmet ettikleri meçhul (malum) Kürtler ve Türkler içerisindeki malum karanlık derin güçlerin Fırat’ın Doğusu için Kürt mitolojisinde “Tızê ve Tızmam” kardeşlerin rüyalarını görmektedirler. Zulüm ile hiç kimse abad olamadığı gibi sizlerde olamayacaksınız. Zira Rabbimizin şanına zıttır zulüm ile abad olmak.
وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ Hitab-ı İlahi kalbimize inşirah veriyor.
Huzur kelimesi manai ismi olarak kulağa hoş gelse de birilerine hüzün kaynağı olduğu vakit manayi aslisinden uzaklaştırılıp zulme dönüştürüle biliniyor maalesef. Bu zulmü de huzur ile isimlendirip önümüze koyuyorlar. Halbuki zulüm başına adalet külahını takarak huzur sağlanamadığı gibi esarete hürriyet libasını giydirerek de özgürlükler meydana gelemez. Cenab’ı Hakk Adil ismiyle zahire değil kalplere bakar ve hükmünü icra eder. Böylece davamızda ısrarcı, yolumuzda müstakim ve zulme karşı dirençli ve sabırlı olursak varsın onlar zalimlerden olsunlar. Bizler her zaman Al-i İbrahim’i tercih edenlerden olacağız ve bir gün muhakkak ki uzun boylu Calutu geberten Davut’umuz ve Dehakkı yerle yeksan eden Kawamız çıkacaktır elbet.
حسبنا الله ونعم الوكيل diyerek önümüze bakıp aydınlık şafakımızı daha büyük bir şevk ve heyecan ile ölümden sonraki diriliş misali ayağa kalkarak „bixêrhatina gelê xwe ve „ ihya olacağız
Hüseyin Naci
10.06.2020
Bu Makale 42200 defa okunmuştur.