Yeri geldiğinde destekledik ve savunduk! Ama şimdi eleştiri zamanı!


Siyasi parti bazında en çok tartışma konusu olan partilerden bir tanesi elbette Cumhur İttifakı ortağı HÜDA PAR’dır.

Çünkü HÜDA PAR ve Hizbullah (Kürt Hizbullah’ı da buna dahil) arasındaki ilişki kamuoyu tarafından haklı gerekçelerle sorgulanırken, HÜDAPAR yöneticilerinin bu ilişkiye dair sorulara verdiği yanıtlar çoğunlukla “konuyu geçiştirici” türdendir.

Açık ve net olan bir başka yaklaşım ise; Kürt görünümlü-İslamcı ideolojik çerçevede hareket eden HÜDAPAR’ın, dindar kesim harici, ‘seküler Kürt toplumunda hiçbir zaman kabul gören’ bir siyasi yapılanma olmadığı…

**

Son yıllarda Orta Doğu’da yaşanan savaşların askeri kazanç ve bölgesel konumlanma arzusu dışında; ‘dini- ideolojik’ kazanımı da önemlidir.

Sözüm ona İsrail-Filistin savaşı buna çevrimiçi en güncel örneklerdendir.

Yahudi-İslam çarpışması olarak görülen bu savaşın dini boyutu, özellikle bölgedeki ‘hizbi ve radikal oluşumlar’ için önem arz eden bir vakadır. Çünkü Orta Doğu’daki dini yapılar halk desteğini alıp büyüdükçe etki alanlarını genişletir.

Söz konusu yapılara; Hamas, El Kaide, Haşdi Şabi, IŞİD ve Hizbullah’ı örnek verebiliriz…

**

Bölgede hal ve durum böyle iken;

Gel gelelim söz yapı/oluşumların Kürtler üzerindeki etkisine!

Bilindiği üzere HÜDAPAR, her ne kadar kabul etmese de 1979 tarihinde kurulan Hizbullah’ın şahsi özelliğini benliğinde barındıran bir oluşumdur. Buna “hayır asla öyle değil” demenin bir mantığı yoktur ve abesle iştigaldir.

***

Devam edelim...

HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve beraberindeki heyet, çeşitli temaslarda bulunmak üzere birkaç gün önce Kürdistan Bölgesi’ne gitti. Burada Başkan Mesud Barzani de olmak üzere görüşmeler yapıp çeşitli temaslarda bulundular.

Bu görüşmenin neden ve ne için yapıldığına bakılmaksızın, bazı eleştirileri dile getirmenin sağlıklı olacağı kanısındayım.

Herkesin malumu son zamanlarda HÜDAPAR’ın ‘İslam şemsiyesi’ altında ‘Kürt kentlerinde’ yaptığı faaliyetler ve şiddet eylemleri oldukça rahatsız ediciydi.

İsrail-Filistin savaşının başlamasından bu yana (aslında Hamas örgütünün, İsrail’deki festivalde masum insanlara saldırmasıyla başlayan savaş) nerdeyse her ayın 10 günü sokağa dökülen HÜDAPAR destekçilerinin açık açık ‘Hizbullah propagandası’ yaptığı da saklı değil.

Bunun yanı sıra (Kürt kentleri başta olmak üzere) ekmeğini kazanan kimseye zararı olmayan işletmelere (Starbucks özellikle) saldırmaları ve sözüm ona ‘Yahudi sermayesi’ diye mekanları yerle bir etmeleri de cabası!

Burada bir parantez açmalıyız. Yahudi sermayesi diye günah keçisi ilan ettirilen ve şeytan misali taşlatılan Starbucks, 1999 yılından beri Kuveyt merkezli Alshaya Grup’un (MH Alshaya Co. WLL), iş ortağı. Yani Müslüman bir ülke ticarette.

Starbucks, İran İslam Cumhuriyeti başkenti Tahran’ın Gazze mahalesinde dahi var  olan bir işletme. Üstelik bundan ne kimsenin ne de bizim HÜDAPAR‘lıların  haberi var.

***

Dikkat çeken bazı noktalar da mevcut!

Misal; HÜDAPAR’ın, parti adı altında kitlelerini sokağa döküp ‘tekbirler ile oraya buraya’ yönlendirmesi açık açık PKK’nın eylem modelini andırıyor.

Her ne kadar PKK, Hizbullah’a “Hizbulkontra” , Hizbullah’ta PKK’ya, Partiye Kâfirên Kurdistanê (Kürdistan Kafirler Partisi) adını takmış olsa da birçok noktada eylem biçimleri aynıdır.

Çünkü ikisinin de mantığı da şudur:

“Kim olduğu önemli değil. Senden olmayanı günah keçisi ilan et! Cebir uygula, yık ve ilerle…Yeter ki göz dağı ver!”

***

HÜDAPAR destekçileri, sokağa çıkıp oraya buraya saldırıp tekbir getirerek İsrail’i alt edebileceklerini sanıyorsa yanılıyorlar. 

Çünkü savaş Diyarbakır’ın Dağkapı meydanında tekbir getirip akşam evde içilen kaçak çay ile kazanılmıyor. Dağkapı Surlarına Hamas liderlerinin posterlerini asıp ‘Allah-u ekber’ nidaları ile Gazze’deki çocuklar kurtulmuyor, Filistin özgür olmuyor…

Selahattin’in torunlarıyız diyenler herhalde Selahaddin-i Eyyubi El Kurdî’nin, Haçlılara karşı savaş meydanında kılıç sallayarak ve savaşarak Kudüs’ü aldığını da biliyorlardır.

İslam, Cihat, şehadet… Diye bağıran; orayı burayı yıkıp işletme sahiplerini dahi kafir ilan eden Hizbullah destekçileri buyursun Filistin’e gitsin. 

“Devlet yol açmıyor ki gidelim” sözündeki korkaklığa da asla ama asla sığınmasınlar. Bu ikiyüzlülüktür!

Hatırlasınlar!

2014 yılında Kobanê savaşında da devlet yol açmıyordu.

Ama onurlu Kürt halkı şerefini sırtına alarak, kendini dağlara vurup ‘Hem Müslüman Kürt hem de gayrimüslim kardeşleri’ için savaşa gitti.

Bedeller ödedi!

Kusura bakmayın, ama Kürt kardeşlerinin felaketine ses olmayıp Filistin ayağına sahte gözyaşı döken İslamcılar bana hiç samimi gelmiyorlar.

Şunu da vurgulamak istiyorum; İslam’a saygım sonsuzdur ve İslam’ı haysiyeti ile yaşayan her insana da gıpta ettiğimi her yerde dile getiririm. Lütfen söylemek istediklerim başka yerlere çekilmesin!

***

Ben, siyasetin içinde ömrünü geçirmiş birisiyim. Kimin; neyi hangi amaç ve hesapla kurguladığını da iyi bilenlerdenim.

Bir hususu da ilk defa bugün dile getirmek istiyorum.

HÜDAPAR lideri Zekeriya Yapıcıoğlu’nu 2016 senesinde Güney Kürdistan’a getirip Mesud Barzani ile konuşturan, görüştüren de benim.

HÜDAPAR, siyaset sahnesinde resmi muhatap alındığında destek verenlerin başında gelen kişilerdenim.

Gerek cumhurbaşkanlığı seçimleri gerekse milletvekili seçimlerinde HÜDAPAR’ın Kürt partisi olduğunu, geçmişi ile yargılanmaması gerektiğini, yeni dünya düzeninde onlara da ihtiyaç olduğunu basa basa da dile getirenlerdenim.

Ayrıca onlara destek verdiğimi de hiçbir zaman gizlemedim.

Ama maalesef yanlış yapmışız!

Görüyoruz ki; HÜDAPAR yine 80’lerden kalma zihniyeti ile hareket ediyor. Çünkü radikal İslamcı, şeriatçı, biatçı zihinleri ‘sokaklara yansıyan’ görüntülerinden ve attıkları sloganlarından hala görülebiliyor...

Zekeriya Yapıcıoğlu, 2021’deki bir röportajında, “Bu coğrafyanın adı Kürdistan’dır” diyordu. Aynı şekilde geçtiğimiz yıl Batman’da yapılan seçim mitinginde de ‘Kürdistan kazanacak’ diyordu.

Peki soralım?

HÜDA PAR’ın, “Kürt ya da Kürdistan’a dair bir politikası var mı? Yoksa temel gayeleri sadece İslamiyet ile imanın bekası mı?

Ben şahsen, HÜDA PAR’ın, ‘Kürt ya da Kürdistan’a dair bir politikası’ olduğuna inanmıyorum. Söylemleri sadece Cumhur ortağı oldukları yapının ‘sözgelimi’ ifadeleri sadece.

HÜDAPAR, yaptığı eylem ve politikalar ile her ne kadar ‘hayır biz, Hizbullah değiliz’ dese de o imajı veriyor.

Dikkat çeken nokta ise; PKK’nın, sokağa yansıyan İslami kılıfı gibi hareket ediyor olmaları…

Sözün özü;

Güney Kürdistan ve Başkan Mesud Barzani'ye ziyaretlerinin nedeni, son dönemde Kürt ve Kürdistan gerçeklerinden uzaklaştıkları için kaybettikleri itibarı yeniden kazanmak istemeleridir.

Başkan Barzani'ye olan ziyareti elbette takdire şayandır. Ama Kürt toplumunda itibar kazanabilmeleri için Hamas'a gösterdikleri hassasiyeti Kürt milletinin acılarına da göstermek zorundadırlar.

Ki davalarına ve milletlerine karşı sadık olduklarını toplum okusun, görsün.


Rojhat Amedî

05.09.2024