Kerkük için pusuya yatan birçok özne bulunuyor!
Kerkük denince akıllara şüphesiz ki ölümsüz lider Mustafa Barzani’nin “Kerkük Kürdistan’ın kalbidir” sözleri geliyor. Bu durum da Kerkük’ün, Kürtler için ne denli önemli ve ciddi bir konumda olduğunu gösteriyor.
Bağdat, ‘sırf otonomi coğrafyası’ dışında kalsın diye özellikle 11 Mart 1970 otonomi anlaşmasının ardından Kerkük’ün demografik yapısını değiştirmeye başladı.
Fakat, efsanevi Kürt lider Mustafa Barzani, her ne pahasına olursa olsun Kerkük’ün Kürdistan coğrafyasına dahil edilmesinden yana tavır takınıyordu. Bu duruş sayesinde de Bağdat’tan gelen tüm teklifleri reddetti.
Kerkük üzerindeki söz konusu problemler, 1961’de başlayan ve 1970 yılında otonomi anlaşmasıyla taçlanan ‘11 Eylül ihtilalinin’ sonlandırılmasına neden oldu. Çünkü Sovyet Rusya da 1973’te Bağdat ile imzaladığı savunma anlaşması sayesinde her şeyi ile Irak’ın yanında olduğu garantisini vermişti.
Başka bir ifade ile, 11 Eylül 1961’de başlayan ‘Kürt ihtilali’ Kerkük için taviz vermediğinden ötürü yenilgiye uğradı.
Neden mi?
Çünkü ihtilalin lideri Mustafa Barzani ve KDP için Kerkük vazgeçilmez ve kutsal idi.
26 Mayıs 1976’da yeniden başlayan Kürt ihtilali, 1991 yılında Kürdistan topraklarının özgürleşmesini de beraberinde getirirken Kerkük tekrar Kürt hareketinin merkez konumunda olan hedeflerin başında geliyordu.
ABD’li General Norman Schwarzkopf Irak’ı, Kuveyt’ten çıkardıktan sonra Bağdat’ı hedef alırken, Kürtler de bu vesile ile Kerkük’e ilerledi ve şehri kuşattılar.
***
Ardından Sovyet Rusya tekrar devreye girdi.
ABD ve müttefiklerinin Bağdat’a ilerlemesinin anlaşmaları dahilinde olmadığını, yapılan zaptın sadece Kuveyt’i kurtarmak olduğunu dayatması üzerine Amerika, güçlerini çekmek zorunda kalır. Irak, yine Sovyet Rusya sayesinde Kerkük’ü Kürtlerden geri alır.
Saddam iktidarının 2003’te sona ermesi ile beraber ABD ve müttefikleri, Irak’ta yeni, demokratik ve modern bir hukuk devleti yaratmaya çalışırken, Kürtlerin de yardımıyla yeni bir anayasa hazırladılar.
İşte bu anayasada bütün tarafların mutabık kaldığı ve Kerkük meselesine çözüm olabilecek 140. maddeyi eklediler.
2005’teki yeni Irak anayasasında yer alan ve 4 ana fıkradan oluşan 140’ncı maddeye göre;
- “Bağdat, ithal Arapları geldikleri yerlerine gönderecek ve yerleşmeleri için tazminat verecek.
- Kerkük’te zorla çıkarılan Kürtler şehirlerine geri getirilecek ve yerleşmeleri için tazminat verilecek
- Birinci ve ikinci maddenin uygulanmasının ardından nüfus sayımı yapılacak.
- Kerkük ve tartışmalı bölgelerde referandum yapılarak halkın Bağdat veya Erbil’e mi bağlanmaları sorulacak.”
***
Fakat, 2005’teki anayasada yer alan 140’ncı maddenin hiçbir fıkrası hiçbir zaman uygulanmadı veya uygulanması için hiçbir bir adım atılmadı.
Aksine, Bağdat’ta hükümeti oluşturan iktidar erkleri, Saddam Hüseyin döneminde olduğu gibi Kerkük’ün demografik yapısını değiştirmeye devam ettiler.
Bunula doymayan İran’ın Bağdat Valisi Nuri Maliki iktidarı ise, 2014 yılında terör örgütü IŞİD'in oluşmasına zemin hazırladı. Ardından, Kürtlerin kazanımlarını imha etmek için bu hilkat garibelerini Kürtleri üzerlerine saldı. Maliki iktidarı, Saddam Hüseyin’in 1975 sonrası uyguladığı “Sahte Otonomiye” geçiş sürecini başlatmıştı bile.
Kürdistan için yeni bir dönemin başladığını gören Kürdistan Bölgesi ve Başkan Mesud Barzani, problemlerin çözümünü referandumda gördüler. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen mükemmel bir sonuçla taçlanan referandum, maalesef Türkiye, İran ve yerel işbirlikçileri tarafından sekteye uğratıldı.
(Bir not: “Kürdistan Bağımsızlık Referandumun yapılmasıyla Kürt milletinin kazanımlarının elden çıktığı görüşü asla doğru değildir. Aksine var olan kazanımları korumak için referanduma gidilmiş ve akabinde başarı sağlanmıştır.”)
Gelişmeler bu yönde ilerlerken, bunu okuyamayan bazı Kürt aydınları, hatta KDP eğilimli aydın ve siyasiler de maalesef bu görüşü savundular.
***
Bütün bu gelişmelerin ışığında, bu yılın sonunda yapılması öngörülen seçimler için KDP’nin, Kerkük’e geri dönmesi gerekiyor. Çünkü KDP’nin olmadığı bir seçim gerçekleşemeyecek gibi görünüyor.
Bunu bilen ve Irak’ı asıl yönetenler, oyunlarına devam ediyorlar.
Bağdat, bir yandan KDP'nin Kerkük'e dönmesini talep ederken, öte yandan kentin ithal Araplarını, İran yanlısı Türkmenlerin ve maalesef bazı Kürt tarafları da KDP'nin geri dönüşünü engellemek için kullanıyorlar.
Bu yazıda bir az olsun geçmişten günümüze yaşanan gelişmelerin bir arkeolojik kazısını yaptık ve Kerkük-Irak-Kürdistan Bölgesi arasında yaşananları yeniden hatırlama fırsatı bulduk.
***
Sonuç olarak;
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Barzaniler ‘Kerkük için hiçbir zaman taviz vermediler.’
Hem elde ettikleri tüm kazanımları kaybetme pahasına bu yolda yürüdüler. Çünkü kalpsiz bir insanın olamayacağı gibi Kerküksüz bir Kürdistan’ın da olamayacağı stratejisine sadık kaldılar.
Gelelim günümüze!
Bugün incelediğimiz zaman görünen o ki; KDP, kendi Kerkük gerçeğini ne Kürt kamuoyuna ne de Kerkük halkına anlatamamış.
Neden mi? Burada dikkat edilmesi gereken husus var!
Çünkü KDP hala dahi Kerkük’te, ihaneti yapan taraflar kadar güçlü değil. Bu durum ise KDP’nin büyük bir zaafıdır.
Sadece bu da değil. Üstelik Kerkük’ü düşmana dahil eden bu unsurlar bugün Kerkük’te KDP’den da fazla potansiyel sahibi haline geldiler.
KDP bu durumu derhal sorgulamak zorunda ve yönetim anlamında yanlarında yer alan kadroları iyi donatmalıdır. Aksi takdirde Kerkük’ün, bırakın Kürtlerin kalbi olmayı, ölümle baş başa kalacaktır.
Kerkük için yeni bir dönem başlarken, Kerkük halkı da bu süreçte KDP ve Başkan Barzani’ye büyük bir ümitle bakarken, KDP’nin mevcut Kerkük sorumluları ile bir adım dahi atılamayacağının gerçekliği kavranmalıdır.
KDP’nin Kerkük’ten sorumlu kadroları ihtilal döneminde kahramanlık destanlarını yazdılar bu doğrudur. Ancak bu kahramanların siyasi kabiliyeti Kürtlerin kazanımlarını genişletmeye hiç yetmiyor.
Buna şöyle de diyebiliriz, bir insan çok iyi bir futbolcu olabilir ama iyi teknik direktörlük yapamaz. Demem o ki; pratik ile teknik çok ayrı iki uçtur.
Bunun için KDP, Kerkük’teki söz konusu yönetim sorununu bir an önce çözüme kavuşturmak zorundadır.
Neden mi?
Çünkü, Kerkük için pusuya yatan birçok özne bulunuyor.
Diğer yazıları: Başak Hanıma yapılan hakaret asla kabul edilemez, ancak…
(℗) PeyamaKurd
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. PeyamaKurd'un yayın politikası ve editoryal paradigması ile her zaman uyumlu olmak zorunluluğu yoktur.
Bu Makale 42115 defa okunmuştur.